Sevgili Dostlarım,
Hepinize Merhaba. Bu bir zamana ve duyguya hakimiyet öyküsüdür.
Gerçekten yaşanmıştır. Paylaşmaktan onur duyuyorum.
Her zamanki gibi, Bodrum yoluna acelesiz ve telaşsız şekilde çıkmak üzere hazırlanmaya başladım. Kahvaltımız yapıldı. Biraz sonra kapı çalacak, en sevdiğim dostum, benimle birlikte Bodrum’a gelmek üzere içeriye girecekti. Birlikte uçmaya, bizim evde kalmaya, ve birkaç gün kadar kendimizi ruhsal gelişimimize adamaya karar vermiştik. Çok mutluyduk.
Her zamanki gibi, o kapımı çaldığında sevinçle açtım. Çay ve kahve keyfi yaptıktan sonra, evde yatılı yardımcım da hazırlandı. O da bizimle geliyordu. Ne de olsa biraz çalışacaktık. Bu yüzden ev işleri ile oyalanmamalıydık.
Saat tam 8:45 civarında bizi havaalanına taşıyacak araba kapıya geldi. Evet, eşyalarımızı yanımıza alarak aşağıya indik. Her şey yolundaydı. Uçak, saat 11:50’de kalkacaktı. Ve biz, güle oynaya, keyifli bir yolculuk yapacaktık.
GERİLİM BAŞLIYOR
Siyah Vito Mercedes’in kapısı açıldı. Back Up servisinden havaalanı transfer hizmeti istemiştim. Hemen yanıbaşında görevini ciddiye alan şoför bey dimdik bekliyor, bizi yerleştirmek için yol gösteriyordu. İçeriye oturduktan sonra, araba çalıştı. Birkaç kilometre gitmiştik ki, şoför bey aniden panikli bir ifadeyle bana döndü ve seslendi:
“Hanımefendi, siz yeni havaalanına gidiyormuşsunuz. Bundan emin misiniz?”
Şaşırdım.
“Evet, neden sordunuz?”
“Çünkü şu anda Fenerbahçe’deyiz ancak İstanbul Havalimanı’na gitmek için tüm köprüler, tüm yollar tıkalı. Ve uçağınız 11:05’te kalkacak. Yetişemeyiz.”
Tam o anda başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Telefonumdaki mesaja yeniden baktım. Evet, adam doğru söylüyordu. Uçağın saatini şaşırdığımı dehşet içinde fark ettim. Elbette çok büyük bir suçluluk hissine kapılmıştım. Ama hemen yanıbaşımda oturan dostum gizemli bir huzur hissinde kalmayı başarmıştı.
Dönerek gülümsedi:
“Suçluluğa kapılmak yasak. Hemen sil bunu.”
Parmağını bana nazikçe sallayarak suçlu hissetmemem gerektiğini hatırlattı. Ne de olsa, mucizeye ihtiyacımız vardı ve mucizeler, suçlu hissedenlere uğramazdı.
Gülümseyerek göz kırptı.
”Ben bizi o uçakta uçarken görüyorum. Kesin yetişeceğiz. Ben bu güzelim seyahate kendimi o kadar hazır hissediyorum ki, hayatta bu fırsatı zamana kurban edemem!”
Ona şöyle bir baktım. Gerçekten de enerjisi ve duygusu öylesine emindi, öylesine güçlüydü ki, kendimi tamamen ona bıraktım. Onun enerjisinin seyahati devralmasına izin verdim.
İÇSEL ÇALIŞMA
O sırada yardımcımın da strese kapılarak huzursuzca kıpırdadığını fark ettim. Benim de gevşemem ve rahat görünmem gerekiyordu, yoksa onun gerilimi de olaya tuz biber ekecekti. Usulca içime döndüm. Suçluluk hissimi bertaraf edecek bir çalışma yaptım. Ancak kendimi hala uçakta göremiyordum.
Rabb’imi, ve yaratılmış en yüksek Dişil Enerjinin bedenimin içine girerek bana cesaret ve sabır vermesini diledim. Sonra kendimi sohbetin akışına bıraktım. Egoma yani dış dünyadaki gerilime uymamak ve ona tepki vermemek en az duyguma hakim olmak kadar önemliydi. Arkadaşıma dönerek onunla göz göze geldim. Ve birbirimize gülümseyerek göz kırptık.
Tamamdı. Artık her şey yoluna girecekti.
ŞOFÖR BEY’İN KUSURSUZ HİZMETİ
Bir süre sonra, trafik tamamen durdu. Hatta hayat durmuş gibiydi. Hiçbir şey kıpırdamıyordu. Ancak ortamdaki tek gergin varlık, Şoför Bey gibiydi. Biz neşeyle sohbet ederken, o bizi yetiştirebilmek için bambaşka yollara sapmaya karar verdi. Aniden emniyet şeridine geçtik. Gaza bastı ve bizi hiç anlayamadığım yollardan saparak ve emniyet şeridinden ve paralı gişeden rica minnet daha sonra ödemek üzere hızlı geçerek bizi tam uçak saatimize yarım saat kala yetiştirdi.
Aslında çok uzun bir yolculuk olmuştu. Bana gerçekten 3 saat geçmiş gibi geldi. Ancak saatlerimize baktığımızda şaşkınlıkla sadece 1 saat 15 dakikada oraya vardığımızı anladık. Yardımcım ise farklı bir kapıdan girmek zorundaydı. Her birimiz koskoca havaalanında dağıldık. Ancak ben ve dostum, hiç mi hiç acele etmek zorunda kalmadan hatta üzerine bir de keyif kahvesi içerek uçağa bindik.
Ben hala yardımcımın yetişmesi için dua ediyordum. Tam o sırada yanımızdan koridorda saçları dağılmış, ama yüzünde zafer ifadesiyle “Yetiştimmm” diye bağıran yardımcımı gördük.
Yolculuk başlarken gördüğüm son şey, telefonumda şoför beyin “Yetişebildiniz mi Hanımefendi? Merak içindeyim” mesajı oldu. Bizi bizden daha fazla düşünmüştü.
Bodrum’daki eve vardığımızda, başka güzellikler de oldu. Etrafımızdaki tüm erkekler, bize hizmet etmeye and içmiş gibi davranıyorlardı. Önce buna çok şaşırdık. Çünkü içimizdeki enerji kadınsı olmaktan uzak, sadece küçük kız çocuklarının hayatla oyun oynaması gibiydi. Ancak, bu hizmetin, erkeksi bir yerden değil, insani bir merkezden geldiğini fark ettik.
Çünkü İlahi Dişil enerjinin varlığını bedenime Rabb’imden isteyerek çağırmış davet etmiştim. Ve o, her zamanki gibi mucizeler yaratmıştı.
Sizlerle paylaşmaktan onur duydum.
Sevgimle
Seda Diker