Duygu Sökümü Nedir? 2

17 Mart 2020

Duygu sökümü; hissettiğiniz negatif duyguyu tamamen, geri gelmeksizin ortadan kaldırıp yerine pozitif duyguyu yerleştirmektir.

KORKU, SUÇLULUK, UTANÇ, KEDER, PİŞMANLIK, VİCDAN AZABI, NEFRET, KISKANÇLIK

  1. Bu duyguların esiriysen
  2. En mutlu anında bile bir tuhaf hüzün hissediyorsan
  3. Hayatındaki coşkulu anları hatırlayamıyorsan
  4. Sabahları göğsünde tuhaf bir ağırlık, sıkıntı ile uyanıyorsan
  5. Sürekli aynı kötü olaylar tekrar ediyor, kısır döngü oluşturuyorsa

Bunlardan kalıcı olarak kurtulabileceğini bilmelisin.

“Seda, duygularımız da kaybedersek, insanlıktan çıkarız.”

Bu doğrudur. Ancak, korku, nefret, suçluluk, utanç, keder gibi hastalık yapan, tehlikeli ve karanlık duyguların normal olduğunu ve onlarla yaşamak gerektiğini zannetmeyelim. Çünkü onlardan kurtulduğumuzda hissiz robotlara dönüşmeyeceğiz. Tam tersine, onları pozitif duygulara kalıcı olarak çevirerek daha coşkulu ve şanslı bir hayat yaşayacağız.

“Ben öfkeli bir tipim. Kendimi engelleyemiyorum. Bu benim karakterim.”

Oysa ki, doğarken dünyaya getirdiğimiz davranış modelleri kesinlikle kimliğimizi oluşturmaz. Hatta tam tersine, bizi git gide kişiliksiz, sevilmeyen, itici bir insan haline dönüştürür. İlişkilerimizi bozar. Hatta, onları bastıramayız. Hissetmiyormuş gibi yani “MIŞ GİBİ” yapamayız. O zaman da sıradan bazı anlarda kendimizi bastırıp tutuyorken, bir anda hayatımızın en kritik, en önemli anında içimizden fırlayacak, bizi zor durumda bırakacaktır.

“Tüh, ben bunu nasıl yaparım? Kendime inanamıyorum” diyebilirsiniz.

Duygular ve onlar yüzünden verdiğimiz tepkiler asla karakterimiz değildir. Bizimle birlikte yaşamak zorunda değiller. Duygular bedenimizden KALICI OLARAK sökülebilirler. Çünkü duygu bir enerjidir. Fizik kanunlarından da bildiğimiz gibi, bir enerji asla yok edilemez. Ama bir formdan başka bir forma dönüştürülür.

Öyleyse, korku, nefret, suçluluk, keder, utanç gibi duygularımızı, sevgi, güven, huzur, netlik, şefkat gibi frekansı yüksek duygulara kalıcı olarak dönüştürebiliriz.

Bu dönüşüm kalıcı olacağı için, adına Duygu Sökümü diyoruz. Duygunun yapışmış olduğu ve engelleyemediğimiz düşünce ve yargıları beynimizden sökünce, kalan duyguyu dönüştürmek çok daha kalıcı ve kolay oluyor.

Duygu Sökümü hakkındaki ilk yazıma buradan ulaşabilirsiniz.

BİLİM NASIL AÇIKLIYOR?

Nöro Plasticity, yani beynin kendi kendini yeniden organize edebilme, öğrendiği her şeyi hatta düşünme şeklini dahi değiştirebilme yeteneği), Epigenetics, (yani vücudumuzun genetik yapısı ve ona mahkum olmadığımızın kanıtlandığı bilim dalı) Kuantum Bilimi, son 10 yılda çok büyük ilerlemeler kaydetti.

Pek çok araştırmalar yayınlanıyor. Ve artık duygu ve düşüncelerimizin eğer hep negatifte kalırsa nasıl zararları olabileceğini, ancak değiştirebilme kabiliyetimizin olduğunu anlatıyorlar.

Beynin düşünme yolculuğu, ilk önce bilinçaltı kodlarımızdan başlıyor.

“Hiç kimse bizi sevmez”

“Para çok zor kazanılır”

“İyi bir evlilik yoktur”

“Erkekler seni bir mendil gibi kullanır ve atar”

Başarılarımı kimse görmüyor. Hiç kimse beni takdir etmiyor”

“Ben güzel değilim”

“Su içsem kilo alıyorum”

Bu ve bunun gibi pek çok çevre yargısı, 0-7 yaş aralığında kulağımıza duygusuyla birlikte gelir. Yani korkarak, üzülerek, endişe ederek ya da anne ve babamızın suçluluk, yetersizlik duygularını hissedip alarak bu inançları kaydederiz. Hemen inanırız. Sorgulayacak bir mantık henüz oluşmamıştır.

Bunları sadece biz değil anne ve babalarımızdan duyunca da inanıyoruz.

Yetişkin olduğumuzda, bu kayıtlar ne yazık ki uyku sırasında, rüyalarla ya da bazı insanların bize böyle davranmalarıyla tetiklenir. Bu yüzden düşünceler üretiriz. Yargılar üretiriz. İstem dışı düşünmeye başlarız.

“Ben zaten güzel değilim ki”

“Of, iş arkadaşlarımdan Ahmet’e gıcık oluyorum”

“Müdürüm çok beceriksiz”

“Ahmet beni yine aramadı”

İçimiz cız ederken, düşünceler çoktan neuropeptide’ler vasıtasıyla hormon bezlerimize gidecek kimyasalları üretirler. Böbrek üstü bezlerimiz, adrenalin ve kortizol üretir. Kortizol, ne yazık ki bağışıklık sistemini baskılar. Gücünü düşürür.

  1. Tiroid
  2. Timüs
  3. Böbreküstü bezleri
  4. Pankreas
  5. Yumurtalık bezleri

Hatta hipofiz bezimiz de etkilenir. Beyinden giden bu komutlar, hormon üretirler. Örneğin,

Adrenalin, kortizol, insülin, glukagon, FSH, LH, östrojen, progesteron, androjen gibi hormopnları ürettirir.

Ancak bu hormonlar, bize duygu üretirler. Kaygı, endişe, öfke, saldırganlık, nefret, sıkıntı gibi türev duygular ürerken, biz, duygularımız yüzünden hayata, etrafımızdaki kişilere tepkiler vermeye başlarız.

LAF SOKABİLİRİZ
KÜSERİZ
KAVGA ÇIKARTIRIZ
DUVAR ÖRERİZ
ARKADAN KUYU KAZARIZ
KISKANDIRMA NUMARALARINA BAŞ VURABİLİRİZ
CEZALAR VERİRİZ
KENDİMİZİ ACINDIRABİLİRİZ

Bunun gibi pek çok duygusal tepkiden herhangi birini verdiğimiz anda, beyin yeniden devreye girer. Otomatik olarak “Bu düşünce doğrulandı. Şimdi benzer bir düşünceyi yeniden oluşturayım” der.

Beyin böyle çalışır. Çok önemli ve son derece fazla enerjiye ihtiyaç duyan bir organımızdır. Hatta tam kapasite çalıştığında toplam enerjimizin %40’ını harcar. Bu yüzden mümkün olduğunca çok fonksiyonu otomatik pilota atmak ister. Bize daha fazla hayat enerjisi kalması için.

İşte bu yüzden, beyin yeni düşünce üretir. “Of, şimdi o herifin yüzünü yeniden görmek zorundayım. Zaten beni hiç sevmiyor.”

Ya da “Ahmet yine aramayacak. Bende bir tuhaflık var. Hiçbir ilişkim doğru gitmiyor. Ben bu işleri beceremiyorum”

Bu düşüncelerle birlikte, yeniden nörotransmitters ve nöropeptides devreye girer. Hormon üretir. Hormonsa duygu. Bu birkaç kez tekrarlandığında artık beyin, her işe gittiğinde ya da her ilişki başlangıcında aynı his ve düşünceleri üretmeye programlanır. Bu otomatik pilot, senin iradeni kabul etmez. Böylece, artık çevrenin, duygu ve düşüncelerinin kurbanı haline gelirsin.

Tıpkı sindirim sistemi gibi, nasıl çikolata yediğinde vücut otomatik insülini devreye sokarak kilo almana sebep oluyorsa ve sen “Bu sefer çikolata yesem dahi kilo almayacağım” desen bile seni takmıyorsa, aynı şekilde

“Bu ilişkimde her şey yolunda gidecek”

“Bu iş yerimdeki patronum çok farklı. Artık daha başarılı olacağım”

“Kesin kilo vereceğim. Çok kararlıyım”

Da desen, otomatik pilot seni dinlemeyecektir. Bilimin yöntemlerini de sizlerle web sitemde paylaşacağım. Ancak şimdi duygu sökümüne geri dönelim.

OTOMATİK PİLOTTAN ÇIKIŞ

Tam bu sırada, duygu sökümü devreye girer. Hayatınızda tekrar edip duran bir kısır döngüden ne hissettiğinizi bilmeniz ve bu hissin içine cesurca girebilmeniz yeterlidir. Vücudunuz her duyguyu kaydeder. Hem de ilk kez ne zaman hangi anıyla hangi yaşta hangi mekanda kaydettiyseniz o anıya da sizi götürür. Buna beden dili diyoruz.

Beden dili yoluyla ilk önce 0-7 yaş, daha sonra ergenlik kayıtlarına gidilir. Bunlar genelde iki üç çeşit anı olabilir. Her bir anıdaki kişiyle karşılıklı olarak o yaştaki halinizi topraklamanız gerekir.

Bu yöntem duyguların elektriğinin bedenden atılmasını sağlamak içindir. Daha sonra diğer tüm anılardaki haliniz ile o kişiler sökülür.

Mevcut kısır döngüdeki en güçlü karakterler ve kavramlar sökülür.

Ve sonuçta her söküm, kendi içinde olumsuz duyguyu olumlu tarafa dönüştürür. Yani dönüşüm otomatik olur.

ÇIKAN OLUMLU DUYGU bedene yerleştirilmeli ve 7/24 gözleriniz açıkken hayatın içinde dahi hissedilmelidir. Bunun için, gözlerinizi kapatarak yakaladığınız her olumlu duyguyu kesintisiz ve parazitsiz 10 dakika boyunca hissedebiliyor olmalısınız. Yeterince tekrar ederek ve basit egzersizlerle bu bedene öğretilir.

Ve sonuçta beden bunu 7/24 kaydeder.

Artık beyin yeni düşünce ve duygular için yeniden programlanmıştır.

Duygu Sökümü ve Tohumlama workshopu için buraya tıklayarak detaylı bilgi alabilirsiniz.