Kilit Taşı – Bir Danışan Örneği

10 Ekim 2020

Kilit taşı yazılarımdan ve Kilit Taşı ve Acıları Yakma Rehberi workshopumdan sonra bugün de sizleri bir danışan hikayesiyle buluşturacağım.

Güzel bir sabahtı. Güneşli sımsıcak bir günde, etrafındaki kuşlar seyrediyor, denizin huzur dolu maviliğine bakıyor, ancak mutlu ve şükür içinde olmak yerine yüreğinde kocaman bir ağırlıkla öylece duruyordu.

Aynen bu cümlelerle gelmişti bana. Derdini anlatması epeyce zamanını alsa dahi, ben henüz onuncu dakikada ne demek istediğini anlayıvermiştim. Karşılıklı bir aşk yaşamak, ama bunu sıradan, eksikli, aldatan bir erkekle ya da güven kutbundaki tutkusuz bir adamla değil, gerçekten sıra dışı ve tam kendisi için biçilmiş kaftan olan erkeği bularak yaşamak istiyordu.

Ancak bu adamı bulamamıştı. Yaşı artık 42 idi.

“Seda Hanım, bugüne dek pek çok yöntem denedim. Artık yoruldum. Bilinçaltımı da bir harita gibi çıkartarak ezberledim. Annemden babamdan gelme tüm sıkıntılarımı da biliyorum. Ama gelin görün ki, bu aşk ve ilişkiler işini bir türlü çözemedim.”

KARŞILIKLI VE MUTLU AŞKLAR

42 yaşındaki kadın, oldukça genç görünen bir bedene sahip olmasına rağmen gözlerindeki yorgunluk ve kaşları arasındaki derin çizgiler, üzüntüsünü ele veriyordu. Kendisini çok iyi anlıyordum. Aslında bir duygunun tam olarak bitmesi için, onu analiz etmeni anlamak, kaynağına inmek, topraklamak, ya da diğer yöntemler ile hafifletmek ilişkilerde yeterli olmuyordu. Çünkü kökünü tam olarak temizlemiş olmuyoruz ve o kök hala hayatımızdaki olayları etkilemeye devam ediyor.

Bu yüzden 3 basamaklı bir çalışma yapmak gerekiyor.

  1. Yaralı ergenlik ve çocukluk anılarındaki duyguları fark etmek. Bu konuda her türlü spiritüel çalışma işe yarıyor. Bu konuda kaynaklar çok. Pek çok kişi bu seviyede kalıyor.
  2. Ortaya çıkan duyguları sökmek gerekiyor. Sökmek ile topraklamak arasında fark var elbette. Topraklama bir duyguyu geçici olarak bedenimizden çıkartır ama kökünü kurutmaz. Oysa ki duygu sökümü dönüşmesine yardımcı olur.
  3. Ancak dönüşüm de tam yeterli değildir. Bunula ilgili maddi ve manevi dünyaların iç içe geçtiğini daha önceki postlarımda da duyurmuştum. Maddi dünyadaki anne baba, aile, öğretmen, travmalar oldukça etkili ancak manevi dünyada çok daha ruhsal ve derinlemesine inançlar da ele alınmalı. Bu yüzden kilit taşını bularak onu yakmak gerekiyor. Yanmak, Yunus Emre’nin “Hamdım, piştim, yandım” sözü gibi, kalben yanarak timüs bezinden yanarak duyguları sonsuza dek pozitif anlamda dönüştürmek demek.
KİLİT TAŞINA İNİŞ

Bildiğiniz gibi, kilit taşına iniş hemen hemen 3-4 katmandan oluşuyor. Kaç katmanda kilit taşını bulabileceğimiz, kişiye göre değişiyor. Eğer kişi daha önceden kendi duyguları üzerinde çalışma yapmış biri ise, bir seferde ulaşabilir. Ancak hiç çalışma yapmamış birisi, her gün üzerinde yarım saatlik çalışma yaparak 1-2 hafta içerisinde ulaşır.

Bu kadının daha önce yapmış olduğu pek çok çalışma sebebiyle kilit taşına 3 katmanda indik. İlk yüzeyde, neden karşılıklı olmadığına dair öfkesinden başladık. Ve buradaki ilk çalışmanın sonucunda, bazı bulgularımız oldu. Buna göre,

  1. Ben hoşlanacağım tarzdaki erkeklere görünmüyorum. Onları da göremiyorum. Aslında yoklar. Yani bana uygun erkek bu dünyada yok

Fikrine sahipti. Ve aslında sonsuz bir umutsuzluk duygusunun içine düşmüştü.

Bu kez ikinci katman için çalışmalara başladık. Topraklaması, her katmanda biraz daha kısa sürüyor, ancak çok daha derinde kendisini şaşırtacak bir sebebe gidiyordu. Bilinçaltı, zihninizle paralel çalışmaz. Bu yüzden, başkalarının örneklerine bakarak,  kendinizi analiz edip yakmaya çalışmayın. Bu hazıra konmak demektir. Size zararı olur. Başkasına ait bir kilit taşı, sizin duygularınız yoluyla bulunmadıysa, yanamazsınız. Ya da yansanız bile boşa yanar ve özgürleşemezsiniz.

İkinci katmanda pek çok duyguyu topraklayarak, kabul veremediği şeye ulaştı.

BU DÜNYA YAŞAMAYA DEĞER DEĞİL

Yani asıl problemli yere geldik. Bu güzel kadın aslında içten içe Allah’a kafa tutuyordu. Eğer sen bana istediğimi vermezsen ben de yaşamam. Ve yaşamdan el çekecek pek çok şey yapıyordu. Hareketsiz kalmak, adım atmamak, kolayca evet dememek, arkadaşlarını çok sınırlı tutmak ve daha pek çok şey. Sanki bu dünyada zaman öldürüyordu. Bu da bu güzel kadının orgazm olmasını bile engelliyordu çünkü bedenini dinlemiyor, onu onurlandırmıyor hatta tam tersine oradan kaçıp gitmek istiyordu.

KİLİT TAŞI

Pek çok topraklamadan sonra, gerçek kilit taşına girebildik. Zamanla problemi vardı. Daha doğrusu, beklemekle ilgili problemi vardı. Ve aslında neden bu denli çok her şey için beklemek zorunda olduğunu anlayamıyor ve hayatı sevmiyordu. Yaşamayı da sevmiyordu. Allahın kurallarını da sevmiyordu. Otoriteye de karşıydı.

Kilit taşı genelde topluma, toplumsal bir inanış ya da yargıya, Allah’a yaşama duyduğumuz öfke ve kabulsüzlük ile ilgilidir. Ancak bu bir duygu değil yargıdır. Tam anlamıyla bir yargı.

O yargıyı yakmadığımız sürece, orgazmı bile yakalayamaz, ilişki bulamaz, ya da tam istediğimiz kalitede bir ilişki yaşayamaz halde oluruz. Biraz bazı problemleri çözsek dahi tam istediğimiz gibi sınırları aşamayız.

Bu kadının ego taktikleri ise derin düzeyde, İlahi ışığa yani Allah’ın dediğine yürüyememek ona teslim olmaktan kaçmak ve kendi kafasındaki çözümlere sapmaktı. Teslimiyete sokarak onun kısa aralıklarla yanmasını sağladıktan sonra ise şimdilerde, harika ve kendisine eş değer bulduğu bir erkekle görüşmeye başladılar.

Sevgiyle kalın,
Seda Diker