Meditasyon Deneyimlerim -5

Birlik bilinci ile kalbimi doldurmak nasıl bir şey…

Bu kategorideki içerikler Seda Diker’in Alan Gruplarına özeldir.
Yazılar sadece Alan Çalışması’nda olan kişilerin erişimine açıktır.

29 Nisan 2020

Birlik bilinci ile kalbimi doldurmak nasıl bir şeydi? Önce bununla başlamalıyım. Tıpkı HeartMath Institute tarafından da bulunduğu, Gregg BradenDr. Joe Dispenza ve diğer tüm bilim insanlarının da üzerine basa basa söyledikleri gibi kalbin 40.000 adet zeka hücresi var.

Evet, kalbimiz kendi başına beyinden bağımsız şekilde öğrenebilir, düşünebilir, hafıza oluşturabilir. Üstelik bunu beyin zekasının misli misli fazlası ile yapar. Bu hücrelere bilim insanları neurites adını verdi.

En önemli konu ise şu: Kalbimdeki neuriteları kullanarak, istediğim an sevgi, saygı, şefkat, takdir, şükür, coşku, güven gibi duyguları kullanarak -ki bunlardan 4 tanesi olmazsa olmazımız- elektromanyetik alanımı, beynimin elektromanyetik alanıyla birleştirebiliyorum. Hatırlayalım, Tesla dünyanın ve güneşin elektromanyetik alanı birleştiğinde yani aralarda birbirine tam değdiğinde, ikisi arasında bir solucan deliği oluşuyordu. Bu delikten kuramsal olarak bir obje hiç hasar almadan saniyeler içinde dünyadan güneşe gidebiliyordu.

Şimdi biraz düşünelim… Kalbimle beynim arasındaki solucan deliğini oluşturduğumda boyutlararası kapı açılarak zamanın üzerine çıktığım ve istediğim yere seyahat edebildiğimi var sayabilir miyim? Gregg Braden ve bilim insanlarının söylediği budur ve bunun için epifiz bezimizi aktive etmemiz gerekir.

Elifiz bezi öyle kolay ve bedavadan aktive edilemez. Kişinin büyük bir efor harcayarak kendi içsel yaralarını, karanlık duygularını, yargılarını ve egolarını tamamen temizleyerek birlik bilincine çıkabilmesi gerekiyordu. Ancak o zaman boyutlar arası kapı açılıyor, kalbin elektromanyetik alanı beyninkiyle buluşuyordu.

MERKEZ NOKTASI OLMAK

Bu kez birlik bilincine girerken her gün en az 15-20 dakika kesintisiz tüm yaratılmış varlıklarla bir ve bütün olduğumu ve onların içindeki Yaratıcıyı görerek odaklandım. Bunun sonucunda bana sorulan soru şuydu:

  1. Alınganlık yaptığında kalbini açık tutacak mısın?
  2. İnsanların senin arkandan iş çevireceğini düşünürken kalbini açık tutacak mısın?
  3. İnsanların karanlık yanının dualite olduğunu anlayarak, onların ışığını görmeye devam edecek misin?
  4. Aldatılmaktan dahi kandırılmaktan dahi korksan, kalbini açık tutacak mısın?
  5. Bunu yapabildiğinde insanların içindeki yaratıcı frekansa odaklandığında, Yaratıcı tarafından %100 korunacağına güvenecek misin?
  6. Buna inanacak msın?
  7. Kendini sevgiye ve yaratıcının varlığını görmeye teslim edecek misin?

Bunlar öylesine güçlü sorulardı, öylesine büyük bilgilerdi ki huşu içinde gözlerim yaşardı. Daha sonra merkez noktamda kalmak konusunu bana öğrettiler.

Merkez noktası, kalbindir. Sevginin, Yaratıcının frekansına odaklı ve kendinde kalmaktır. Sadece ve sadece kendinde kalmak, başkaca hiçbir şeyi beklememektir. İhtiyaç duymamaktır. Başkalarının takdirine, onayına muhtaçlığı kaldırmaktır. Onların sana iyi davranmalarını talep etmeyi bile kesmektir. Sır, sen ihtiyaçta olmayı kestiğinde bu durumların sana kendiliğinden akmasıdır. Bundan emin olmalısın.

Birisi seni üzdüğünde, kendinde, merkezinde kal. Hemen meditasyona gir ve kendini sev. Kendini takdir et. İçindeki Yaratıcıyı gör ve ona odaklan. Onun içine girmesi, senin doygunluğunu sağlayacaktır. Bunu her gün düzenli yarım saat kesintisiz minimum yap. Birlik bilincinde daha kolay kalabileceksin. Çok az kaldı. Adımlarını at. Dualiteden çıkıp karanlıktan özgürleşme zamanın ŞİMDİ. Şimdi, sonsuzluk demektir. Senin sonsuzluk zamanın geldi. İçine gir.”

Bunu yaptığımda, bana özel bir meditasyon şekli geliştirdim. Ve ikinci günümde beni bir başka alana götürdü ruhum. Orası bir ruhsal ameliyathane yeriydi. Orada çeşitli formlardaki varlıklar bir araya gelmişler beni bekliyorlardı. Ortada bir koltuk vardı. Bana öğrettikleri şey şuydu:

Birlik Bilinci enerjisi neden önemlidir? Neden her türlü karanlığa rağmen göğüs gerip yana yana oradan sevgiye geçmelisin? Çünkü o ışık sana inmeye başlıyor. O ışık, bedenindeki her türlü gerekli enzime, vitamine, maddeye çevriliyor. Oksijenden tut da, demire kadar. Ancak bu duyguda frekansta kalabilen kişilerde bu beslenme şekli gerçekleşiyor.

Bu maddelere değişim olurken, genetik bilimine sahip varlıklar şunu anlattılar: Işığı DNA yapana getir ve onun molekül yapısındaki açıları, gözlerinin önünde kök hücrendekilere ayarlayarak resmini getir. Ve böylece DNA yapının bedenini daha çok ışıktan besleyecek hale ve yapıya çevirebilirsin.”

Muhteşem bir hisle kalbim ve timüs bezim genişledi. Ve inanılmaz bir sevgi, şefkat, mutluluk, doygunluk, şükran hissiyle doldum.

Bundan sonrası, daha teknik detayla kan ve ışıkla ortak nasıl çalışıp beden hakimiyeti elde edebileceğim üzerine kişisel bilgi yüklemesiydi.

Alan gruplarım için özellikle bu tip derin meditasyonlarımı paylaşmak istiyorum. Çünkü sizler, benimle birlikte birlik bilinci seviyesine çıkmak üzere çalışıyorsunuz. Herkes kendi bilgi ve esinlenmesini alır.

Ancak egoları hala var olanlar, karanlıkta yanmaktan kaçanlar, bu tip meditasyonlar yapamazlar. Yapsalar da çok güvenilir olmayacaktır.

Her zaman, yanılma payınızı bir kenara koyun. Her zaman hissettiğiniz bilginin, kalp zekanızın aldığı bilgileri sevgi dolu olup olmadığını ölçerek tartarak bir kenara yazın. Analitik süzgeçten geçirin.

Sevgimle,
Seda DİKER