Kadim ve Antik Tabletlerde Bilge Kadın

28 Nisan 2020

Kadim yazıtlardan günümüze kadar uzanmış olanlar, bir zamanlar “Bilge Kadınlar”ın yönettiği anaerkil toplumların varlığından söz ederler. Ancak klasik tarih bilimcileri bu görüşe mesafelidirler.

2017 yılında Douglas Kenneth tarafından yapılan bir araştırma sırasında, New Mexico’da Chaco Canyon üzerinde bulunan tarihi kalıntılarda, anaerkil toplumun gerçek izlerine rastlandı. Bu mini şehrin elitlere ait gömülerinde dokuz adet DNA’sı birbirine tıpatıp uyan kadın yöneticilerin mezarı ortaya çıkartıldı. Yani yönetim ve güç kadının soyu ile aktarılıyordu.

Aslında pek çok kadim kültürde buna benzer bulgular vardı. Örneğin 30.000 yıl öncesine kadar uzanan Paleolitik çağlarda pek çok Tanrıça ikonu ve figürü ile karşılaşırız.

Anadolu’muzun göbeğinde var olmuş Çatal Höyük’te Tanrıça Kibele ve pek çok bilge kadın figürü, Dişiliğin İlahi olduğunu, bereketin sahibi olduğunu temsil ediyordu. Orta Asya ve Sibirya steplerinde kadın şamanlar, şifacılar, bilge kadınlar küçük toplulukları yönetirlerdi.

Çin ve Hindistan’da da Tanrıça figürleri vardı. Ve kadının çok güçlü olduğu, yüksek itibar gördüğü bir dönem vardı. Hatta bir dönem Sahra’da, Kafkaslar’da yaşamış ve son derece savaşçı olan, erkekler gibi acımasızca dövüş sanatı bilen ve erkekleri sadece neslin devamı için kullanan Amazon kadınları yaşamıştı.

Sümer tabletlerinde ve o dönemde ise, kadınlar genetik mühendisliği çok iyi bilirlerdi. Devler, sürüngenimsi insanlar, Mısır, Mezopotamya ve Güneydoğu Anadolu bölgesi dolaylarındaki kabartmalar, bize kadınların erkek ile eşit olduğunu, bilim ile uğraştığını anlatır.

ANAERKİL TOPLUMUN ÖZELLİKLERİ

Pek çok psikolog, arkeolog, jeolog bir araya gelerek anaerkil toplumlardaki bazı inanış ve yaşam biçimlerini araştırdığında ortaya çıkan ilginç yaşam biçimleri olduğu anlaşılmıştı. Örneğin, kadınların gücü ellerinde tuttuğu toplumlarda, savaş olmazdı. Amazon toplulukları hariç, savaşmak, rekabet etmek yoktu. Tarım toplulukları oluşturulur, şehir düzeni kurulur, erkeklerin gücünden toprağı ekip biçmekte, tarlada, kas gücü gereken işlerde yararlanılırdı.

Toprak hep birlikte ekilir, hep birlikte ekinler toplanırdı. Ambarlar çoğunlukla ortak bir alanda tutulur, kıtlık olduğu dönemlerde tüm halk daha az yiyerek kimseyi tamamen aç bırakmamaya gayret ederdi.

Bugün bilim adamlarının, 1995 yılında kanıtladıkları gibi, o devirde zaten bilinen duygu ve düşüncelerimizin bir elektromanyetik alanı olduğu ve dünyanınki ile etkileşime girerek, iklimi, ekinleri, ve bereketi etkilediği onlar tarafından kullanılırdı. Bugün NASA yetkilileri, Amerikan Ordusu’nda var olan bazı yetenekli kişileri elektromanyetik alanlarda var olan bilgileri deşifre edebilmek için sezgisel olarak okuma sanatını öğretiyorlar. NASA yetkilisi, kadınların bu konuda erkeklerden 7 kat daha yetenekli ve güçlü olduğunu belirtiyor.

Danışanlarımın da bildiği gibi, kadınlara ben de “Duygu Sökümü ve Tohumlama” öğretirken, elektromanyetik alanı okuyabilme yeteceğini öğretiyor ve bu konuda eğitiyorum. Bunu yapamayan tek bir kadın görmedim.

Kadınların bereketi ve iklimi etkileme gücü sebebiyle, Bereket Tanrıçası Kibele vardır mesela… Ve o devirlerde, kadının duygularının pozitif olması, tüm toplumun bereketini ve doygunluğunu sağladığı için kadınların mutlu edilmesi önemliydi. Bu konuda sadece onu mutlu etmeye çalışmak değil, kadının kendi iç duygularının dengede tutulabilmesi için ve dişilik yeteneklerinin kazandırılması için AY EVLERİ kurulmuştu.

Kadınlar AY EVLERİ çatısı altında regl olduklarında buluşurlardı. Regl olan kadın, evdeki kız çocuğunu da alarak o evde kalır, ona hem servis yapılır, dinlendirilir, hem de evde öğretmen olan Bilge Kadın tarafından eğitim verilirdi.

Ay evlerinde regl kanını özel bir bölmedeki toprağa akıtırlardı. O toprak sertleştiğinde kesilerek gübre olarak kullanılırdı. Bugün bile hala bu gübrenin çok verimli olduğuna inanılıyor ve denemeler yapılıyor.

Erkekler ise eşleri ay evindeyken GÜNEŞ EVİ çatısı altında toplanırdı. Orada kas gücü, savaşmak, korumak, akrobasi, tarım, inşaat ve kadınlarla ilgili pek çok eğitim alırlardı. Hatta kadınları erkeklere öğretenler yine bilge kadınlardı.

Kadının duygu ve düşüncelerinin elektromanyetik alanı etkileyebilmesi ve bu yüzden bereketi ve geleceği de inşa etmesi, tüm toplum ve özellikle erkekler tarafından son derece önemsenirdi. Zaten başka türlü kas olarak daha güçlü savaşçı erkekler tarafından nasıl saygı duyulabilirdi ki?

Bugün bizler, ilişkilerimizi bile elektromanyetik alandan bozabileceğimizi ya da tamir edebileceğimizi yeniden hatırlıyoruz. En baştan öğreniyoruz.

“Flört ve İlişkiler” eğitimlerimde bu konuyu uzunca anlatıyor ve uygulatıyorum.

Sümer tabletleri, Gnostik Yazıtlar, Enuma Elish (Yaratılış öyküsünün  Babil’den kalma 7 tableti), dişi enerjiden bahseder. Bu enerjinin RAHİM enerjisi olduğunu, yaratıcı olduğunu anlatır. Sophia, aslında antik Yunan dilinde Sophis kelimesinden türetilmiştir. Sophis, Bilgelik demektir. Sophia’nın aslında pek çok değişik ismi olsa da aslında özde dişi enerjinin gücünü, yaratımdaki önemi ve yerini bize göstermektedir.

Tüm kutsal kitaplarda yer alan bir yaratılış anlatımı vardır.

Başta hiçbir şey yoktu. Sadece her şey karanlık hiçlik ve boşluktu.

Bu eğer doğru ise, bilgelik, muhakkak o karanlığın içinde yer alıyordu. Bu, dişi enerjinin yani yin enerjisinin, karanlık, hiçlik, boşluk ya da sıfır noktası ile özdeş olması fikrini doğurdu. Eril ise, yani ışık, hareket, yaratımın enerjiden maddeye çevrilmesi, tüm sonsuz potansiyellerden dişi enerjimizle ve duygumuzla seçtiklerimizin hayata getirilmesi anlamına gelir.

Sufi’lerin anlattığı okyanus da buna benzer. Okyanus, sonsuz potansiyellere sahip ama henüz oluşmamış, ışıklar, fotonlardan oluşur. Ve biz okyanusta bir damlayız. Yani hem okyanusun sonsuz potansiyellerini eril enerjisini içimizde barındırırız, hem de karanlığının rahim gücünü. Farkındalığımız, duygu ile birleştiğinde, o potansiyelleri harekete geçiririz. İşte o hareket başladığında, artık damla her şey ve herkesle BİR olmalıdır. Bu hem HİÇ olmak hem de HEP olmaktır. Kendi egondan arınıp, yaşamak istediğin durumun enerjisini yollayarak, gerisini İlahi Gücün enerjiyi maddeye çevirmesini beklemektir. Burası yaratılmış her şey ve herkesi mutlu edecek şekilde olmalıdır.

RAHİM ya da dişi enerjinin eril enerji ile eşit ve koordine çalışmasının anlamı budur.

PEKİ KADININ YERİ NEDEN KÜÇÜLTÜLMÜŞ OLABİLİR?

Bunun için bilim insanları yeniden Sümer tabletlerindeki öykülere bakıyor. Orada yer alan cennet bahçesi, yılan, hayat ağacı Adem, Havva ve elma hikayesi, dinler ve kutsal kitaplardan çok önce yazılmış. Bu tabletlerde yazan hikayeler biraz daha açık ve sembolsüz anlatım içeriyor. Bu yazıtlara göre, insanlığın genetik olarak Annunaki tarafından devşirildiğini, ve kendi toplumlarına köle olarak çalışmak için oluşturulduğunu anlatır.

Annunaki’nin başı olan Onu, iki oğlunu dünyaya yollar. Enlil düzenin sağlayıcısı, Enki ise genetik mühendisliği yapan kişidir. Ancak insan ırkının kölelik, itaat ve korku ile başkaldırmadan çalışmasını arzu eden Enlil ile yaratılmış her bedenin içine Allah’ın yüce ışığının girdiğine inanan, dolayısıyla, insan ırkının da özgürce kendini ifade etmesini isteyen Enki arasında savaşlar başlar.

Enki, insanı gizlice genetik olarak değiştirir ve daha üst modele çıkartır. Bu kez insan artık öğrenmeye başlar. Ve aslında cennet bahçesinde yer alan çalışma ortamında, ilk kez Enki, genetik olarak meydana getirdiği kadına yanaşır. İlk kez ona öğretir. Ve kadının erkeğe öğretmesini ister.

Kendi elleriyle genetik olarak geliştirdiği kadın figürünün duygularının gücünü, sezgisel ve kalp zekasının gücünü, erkeğin savaşçılığına karşın kooperatif, işbirlikçi, sevgi ve merhameti bilen, doğurgan ve anne olabilen kadında olduğunun farkındadır.

Ancak Enlil, araya her zaman girerek, ataerkil toplumu, erkeğin kadını küçültmesi gerektiğini ve ancak bu şekilde insanları bölerek, savaştırarak, rekabet ettirerek, kıyaslayarak, güç savaşlarına sokarak köle tutması gerektiğini anlar.

Ve hikaye böyle devam eder.

KADININ TOPLUMDAKİ YERİ

Pek çok hikayeyi sizler için derledim. Buradaki öyküler ne kadar doğru bilinmez. ancak, bilim insanlarının üzerinde durduğu ve incelediği önemli bir alandır.

Benim misyonum ise, kadınların elektromanyetik alan üzerindeki dominant etkisi, duyguları, bilinçaltı, bedenlerindeki bilinç dışı programlarının, ilişkilerini, kendi hayatlarını ve dünyanın geleceğini nasıl etkilediğini öğretmektir.

Kalp gücünüzü kullanın.

Rahim gücünüzü keşfedin ve kullanın.

Bunları elde ettiğinizde, hayatınız, ilişkileriniz, erkekleriniz, bereketiniz, tamamen sizin ve tüm toplumun mutluluğu doğrultusunda, bütünün hayrıyla şekillenecektir.

Ancak rahim ile doğmak, bu gücü elde etmek için yeterli değildir. duygularınıza, bilinçdışı programlarınıza hakimiyet kurmayı öğrenmek zorundasınız.

Yüce Allah’ın kadınlara bahşettiği Rahim Gücü’nü keşfetmek bir yolculuktur. Bu yolculuğa benimle çıkmak ister misiniz?

Sevgimle,
Seda DİKER