Bedeni Nasıl Güçlendiririz?

24 Nisan 2020

Sevgili Dostlarım,

Hepinize merhaba. Bugün biraz insan bedeninden bahsedelim. Tüm dünyanın pandemi ile boğuştuğu şu sıralarda, Covid-19 ile belki de başka türlü bir boyuttan mücadele edebiliriz. Bu konuda yeni bilim dedikleri alandaki bakış açısını sizlerle paylaşacağım “ANTI AGING VE ÖLÜMSÜZLÜK”

Ölümsüzlük deyince herkes yüzünü buruşturup şöyle söylüyor:

“Seda, ölüm Allah’ın emri. Hepimizin buna kabul vermesi gerekir. Ayrıca tüm sevdiklerim ölürken ben yaşayıp da ne yapayım?”

Oysa ki benim anlatmak istediğim şey başka. Biz hiç ölmemeyi hedeflemiyoruz. Aslında yeni bilimin, özellikle de Epigenetik ve Nörobilimin keşiflerine göre, yaşadığımız müddetçe yaşlanmadan, hastalanmadan, dış dünyadan etkilenmeden bedenimizi hep gençdinç ve sağlıklı tutabiliriz. Çünkü aslında bu vücutlar tam da söylediğiniz gibi Allah tarafından böyle yaratıldı. Yani eğer onu doğru kullanmayı öğrenebilirsek, yaşlanmayı durdurabilir, sürekli hücrelerimizi yenileyebilir, DNA uçlarımızdaki telomerleri uzun ve sağlıklı kılabilir, hatta kendimizi çok kısa sürelerde iyileştirebiliriz.

HEARTMATH ENSTİTÜSÜ 1991

Çok değil, sadece 90’lı yıllarda kalbin farklı bir organ olduğu anlaşıldı. Eskiden şöyle bilirdik: Düşünebilen, bilgi kaydeden ve vücudumuzu yöneten organ beyindi. Ancak 90’lı yıllarda kalbin içinde tam 40.000 tane çok özel hücre keşfedildi. Buna neurites adı verildi.

Neurites, aynı beyin gibi kendi başına düşünebiliyor, bilgi kaydedebiliyor, olayları beyinden ve analitik zihinden çok daha güzel ve derinlemesine anlayıp yorumlayabiliyordu. Üstelik bu bilgi bizler için yeni sayılmazdı. Sufi’lerin gönül gözü dedikleri şey buydu aslında. Yani kalbin sesini dinleyebilmek.

Ama öyle korkuyla, endişeyle dinlediğimiz gibi değil… Gönül gözü bambaşka şartlara bağlı olarak harekete geçiyor.

İşte bunu ölçebilmek için HeartMath Institute, 1991 yılında Amerika’da kuruldu. Benim de hocalarım arasında olan HeartMath Institute, 100 farklı ülkede sadece kişilere değil, 500’den fazla şirkete de kalbin bilgeliğinden yararlanmayı öğretiyor.

Ben de bu enstitünün diplomasını almaktan onur duyuyorum.

KALPLE BEYNİ BİRBİRİNE BAĞLAMAK

Gelelim vücudumuzdaki genetik yapıyı değiştirmek, ölümsüzlüğü bulmak, hastalıklardan tam manasıyla muaf olabilmek için neler yapmamız gerektiğine…

Evet, öncelikle HeartMath Enstitüsü, bu araştırma için bir laboratuvar kurdu. Ekip olarak psikiyatrist, psikolog, fizik profesörü, nörolog, kardiyolog, biyolog, bilimsel araştırma ekibi ve farklı tıp alanlarından doktorları bir araya getirdi. Araştırmaları tam 4 yıl sürdü. Ve sonuç inanılmazdı.

1995 yılında ilk kez American Journal of Cardiology dergisinde yayınlanarak tıp literatürüne girdi.

Burada en önemli bulgu, DUYGULARIN en az düşünceler kadar bedeni, genetik yapımızı, hastalanma şeklimizi ve yaşlanma şeklimizi etkilediğiydi. Duyguyu hep çok yüksek tuttuğumuzda, belirli bir süre bedeni belirli şartlarda tuttuğumuzda, bir süre sonra bedende yepyeni antioksidanlar üremeye başlıyor ve beden yenileniyordu.

Bu duygulardan,

  1. SEVGİ

  2. ŞEFKAT

  3. TAKDİR

  4. ŞÜKRAN

en önemlileriydi. Nefesi son derece yavaşlatmak zorundaydık. Ve beyin dalgaları ise 0.1 kadar (saniyede 0.1 dalga) düşürülmeliydi. Günde sadece 3 dakika bunu uygulasaydık bedenimiz altı saat boyunca her türlü hastalığa karşı bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyordu.

EPİFİZ BEZİ VE PİNOLİN

Epifiz bezi hakkında daha fazla bilgi verdiğim “Epifiz Bezi ile Bilinçaltı Programlarından Kurtulmak “yazımı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Biz insanlar, hayatımızın %70’ini stres altında geçiriyoruz. Ne yazık ki bunun sebebi, duygu ve düşüncelerimizi geçmişteki alışkanlıklarımızdan, travmalarımızdan etkilenmeden kalıcı olarak pozitife çıkartamadığımız için oluyor. Bunu başarabilmek için bizimle “Duygu sökümü ve Tohumlama” ve “30 Günde Duygu ve Düşünce Arınması” programına katılabilirsiniz.

Dünyanın farklı bir virüsle boğuştuğu şu sıralarda bilim adamlarının yeni bulgularını okuyup inceleyebilirsiniz.

Beynimiz sürekli kurtulamadığı olumsuz düşünce ve duygu durumundan dolayı devamlı adrenalin ve kortizol ürettikçe, bedenimizde bağışıklık sistemi kuvvetini kaybeder. Çünkü dış dünyada savaş vardır. Şu an beden kendini yenileyip şefkatte kalacak durumda değildir.

Kortizol uzun vadede zararlıdır. İnsülin ve diğer hormonlarla da etkileşime girer. Bu yüzden sürekli suçluluk, öfke, utanç, korku, çaresizlik, kırgınlık, kaygı gibi duygular üretiriz. Eğer onlara göre tepki verirsek, bu kez beyin daha fazla negatif düşünce üretir. Böylelikle bedende bilinçdışı bir otomatik program oluşur.

İşte bu program yüzünden, yani negatif duyguda ve düşüncede çokça kalmamız sebebiyle, 35 yaşına gelmiş ortalama bir insanın alt üç enerji merkezinde şişme olur. Yani orada aşırı birikim oluşur. Artık biz %95 duygularımızla %5 analitik zihnimizle durumu yönetebiliriz. Yani otomatik pilota atılmış bir programda, eğer her sevgiliden aynı şekilde ayrılmak varsa, bir sonrakinde çok dikkatli olarak bu akıbetten kurtulmak imkansız hale gelir.

İşte nefes tekniği burada birikmiş olan negatif enerjiyi bedenden yukarıya atarak, %5 ve %95’lik dengesizliği %50 %50’ye getirmeye çalışır. Bu bizim otomatik olarak duygularımızı daha pozitif yapar. Daha kolayca şükran mutluluk takdir ve sevgi hissedebiliriz.

Epifiz bezi beynin kalple birleştiği o noktada serotonin ve melatonin üretiminden daha üst düzey başka bir seviyeye gelir ve pinolin adı verilen daha yüksek bir antioksidan üretir.

Böylece beden hızla yenilenmeye ve gençleşmeye başlar.

Konu ile ilgili referans kitabım, Dr. Joe Dispenza’nın Becoming Supernatural adlı kitabıdır.

Sevgilerimle,
Seda DİKER