Göbeklitepe ve Bilim İnsanlarının Görüşü

26 Nisan 2020

2015 yılında astronom Duncan Lorimer ve Maura McLaughlin tuhaf bir şekilde yanıp sönen bir yıldız keşfederler. Öylesine tuhaf şekilde parlak ışıklar yayıyordu ki, evrenin hiçbir yerinde böylesine rastlanmamıştı. Daha sonra Green Bank Teleskopundaki astronomlar da bu yıldızı ve tuhaflığı onayladılar. Bu ışık, Cygnus takımyıldızından geliyordu.

Bu ışığın yanıp sönmesi, aslında tıpkı güneş tutulması gibi oluyor ve geçiyordu. Ancak bizim güneşimizin ışığı, Jüpiter gibi büyük bir gezegen tarafından dahi ancak %1 oranında kesilebilirken, bu yıldızın ışığı %22 oranında kesiliyordu. Önünde çok kocaman, hatta hayal ettiğimizden daha büyük bir şeyin olduğuna kanaat getirdiler.

Bilim insanları ve astronomlar bu sorunun cevabını bulamadılar. Sadece büyük bir medeniyetin bunu başarabileceğini düşündüler. Ve bu konuda BBC dahi bir belgesel yayınladı. Bu teori gerçek olabilir miydi?

2016 yılında yeni bir ışık kırpması tespit edildi. Bize ait radyo frekansındaki dalga ve yayınlar tamamen yok olmuştu. Sonra büyük bir sessizlik oldu. BBC ilk kez, bu olayın ve yıldızın etrafında çok büyük bir uzaylı medeniyetin olması gerektiğini savundu. Bizden çok daha ileride bir medeniyetten bahsediyordu.

YILDIZDAN DÜNYAYA İLETİŞİM VAR MI?

Bu yeni keşif, o medeniyetin dünyaya herhangi bir iletişim kurup kurmadığını sorgulattı. Hatta sadece bugün değil, geçmişte, belki de binlerce onbinlerce yıl önce bizimle bağ kurmuşlar mıydı? Bizim gökyüzünden gözlemlediğimiz her şey, 1300 ışık yılına denkti. Öyleyse, o devirdeki dünyada, yani M.Ö. 700 yıllarından söz ediyoruz demektir. O tarihlerde Maya Medeniyeti hala ışık saçıyordu.

Bu kez, başka bir soru gündeme geldi. Maya medeniyeti aşağı yukarı o tarihlerde bir anda yok olduğuna göre, bu gördüğümüz sinyaller, acaba dünyada çok önceden var olmuş yüksek bir medeniyetin insanları olup, bize mesaj yolluyor olabilir miydi?

Bu düşüncenin temeli ışık yayınına dayanıyordu. Işığın yanıp sönme aralıkları ve biçimi matematikseldi ve kelimeler içeriyordu. Yani bir anlam ifade ediyor olmalıydı. Evrensel bir dil olan matematik ve rakam serileri kullanmak, bir iletişim birimiydi.

11 SAYISI VE KATLARI

Evet. Bu yıldızdan bize gönderilen sayılar hep 11 ve katları halindeydi. Bu bizim için neyi ifade ediyor? Paskal üçgeni mesela. Bunlar bir rakamlar piramidini oluşturuyor.

Paskal piramidindeki rakamlar 1, 11, 121, 1331 diyerek gider. Yani 11 üzeri 0, 1, 2, 3 diye gidiyor. İşte bize bu yıldızdan gönderilen rakamlar tam olarak tıpatıp 11 ve üzeri katlarıdır.

İşin daha da tuhafı, bu rakamlar aynen büyük piramit Giza’nın da piramidinin ölçü rakamlarıdır. Ve Mısır’da bulunan 3 piramidin sivri tepelerinin baktığı nokta, tam olarak bu yıldızın olduğu takımyıldızın bulunduğu yerdir.

Sizce bu bir tesadüf olabilir mi?

GÖBEKLİTEPE

Üstelik Cygnus takımyıldızına ve tam o yıldıza bakan bir megalitik bölge daha var, o da dünyada bulunmuş en eski yerleşim bölgesi olan Göbeklitepe. Bir de dünyanın pek çok eski mağarasında bu takımyıldıza ve koordinatlarına rastlanmış olması tesadüf olabilir mi?

Dünyanın pek çok yerindeki megalitik yapılar ve o bölgedeki insanların yazıtları ve resimler, bize ortak tek bir şey anlatıyor: güneşimizin belirli tarihlerde ışığının denk geldiği yer önemlidir. Dünyanın ve bizim kozmozdaki yerimizin önemini anlatmaya çalışıyorlar.

Sizce, Göbeklitepe bizi hem bu tuhaf takımyıldızdan yollanan sinyallere hem de dünyanın diğer megalitik alanlarına bağlıyor olabilir mi?

1994 yılında, Alman arkeolog Klaus Schmidt, Göbeklitepe’yi kazmaya başladı. İşte o zaman fark edildi ki, Göbeklitepe İngiltere’deki Stonehengde’den de 7000 yıl daha eskiydi. Klaus Schmidt 2014 yılına dek Göbeklitepe’nin gizemini bulmaya çalışırken gizemli bir şekilde öldü. Göbeklitepe’nin yerin altında kazılmak üzere bekleyen parçaları, tamamının %95’ini kapsıyor. Tüm gizemi ile birlikte hala toprağın altında bırakılmış durumda.

İNSANLIK TARİHİ

Göbeklitepe’nin 13.000 yıllık olduğu tahmin ediliyor. Ancak bazı bilim insanlarına göre, burası çok daha eski olabilir. Çünkü Türkiye topraklarında bulunmuş insan iskeletlerine göre, milyonlarca yıl öncesinde bile burada yaşayan insanlar vardır.

Gregg Braden’e göre, buzullar son dönemde erimeye devam ettikçe, uydulardan alınan görüntüler insanlığı ve bilim insanlarını şaşırtmaya başladı. Çünkü buzların altında küçük yerleşim merkezleri değil çok gelişkin yerleşim alanları bulunuyor. Bir anda buzların altında kalmışlar gibi… En son buzul çağı 12.000 yıl önce sona erdiğine göre, bu yapılar ve medeniyetler çok daha eskilere dayanabilir. Örneğin mitolojik hikayelerde bahsedildiği gibi 50.000, 60.000, 70.000 yıl öncesine dayanıyor olabilir.

Stonehendge’yi hatırlayın. Onu 20 misliyle çarpın ve büyütün. Daha sonra taşların üzerine çok gelişkin farklı insan ve hayvan türlerinin kabartmalarını yapın. Göbeklitepe böyle bir yer işte… Burası Mezopotamya’nın kuzeyinde, Urfa ve Harran Ovası’ndadır. Burası, muhakkak ki medeniyetin beşiğidir.

GÖBEKLİTEPE T TAŞLARI VE FREKANSI

Bu taşların tamamı T şeklindedir. Ve taşların tanesi en az 15 ton ağırlındadır. Bu kadar ağır ama kompleks ve büyük bir yapı 12.000 sene önce yapılmışsa, neden olabilir? Sonra fark edildi ki, T taşların tepelerinden birbirlerine enerji akımı olabiliyor. Taşların her birinde farklı bir frekans kaydedilmiş olabilir. Bilim insanlarının tahminlerine göre, her taşta farklı bir hayvan türü resmedilmişti. Belki de her hayvanın frekansı o taşa kaydedilmişti.

Bazı bilim insanlarının tahminleri bunlardı. Ve şu soru soruluyordu: acaba Göbeklitepe uzak galaksilerdeki takım yıldızlarda yaşayan uzaylı varlıklarla konuşabilmek ve onlara sinyal yolayabilmek için kurulmuş olabilir miydi?

ASTRONOMİ VE GÖBEKLİTEPE

Aslında o devirde yüksek bir astronomi bilgisi olmadan Göbeklitepe yapılamazdı. Çünkü tam bir mükemmel kuzey güney hizalanması ve bazı takım yıldızlarla tam olarak örtüşen konumu vardı. Belirli zamanlarda belirli yıldızlara dönüyor ve oraları işaret ediyordu. Şamanın kültürlere göre, bazı takım yıldızlarla bizim aramızda, boyutlararası kapılar açılıyordu. Bu tıpkı, Tesla’nın da keşfettiği gibi, dünyamız ve güneşimizin elektromanyetik alanlarının birleştiği birbirine kesiştiği zamanlarda bir solucan deliğinin oluşması gibi. Tesla ve diğer bilim insanlarına göre, eğer deneme yapılsa, o anda dünyadan bu solucan deliğine bir obje konulsa, saniyeler içerisinde güneşe varabilirdi.

Tıpkı bunun gibi, yılın bazı dönemlerinde bu takım yıldızlarla aramızda oluşan solucan deliklerinin zamanında Göbeklitepe’nin taşları da o takım yıldızlara bakmaya başlıyordu:

Urfa ve Harran başta olmak üzere pek çok Mezopotamya yöresinde açıklanamayan ışıklar gelip gidiyor. Tam da o kapıların açıldığı dönemlerde… Biz bunlara UFO demeyi tercih ettik. Ancak belki de çok daha farklı kodlar da içeriyor olabilirler.

Son olarak şunu da hatırlatalım. 1991-1995 yılları arasında yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda, insan vücudunda kalpte 40.000 adet zeka nöronu bulunmuştu. Beynimizden bağımsız olarak düşünüyor, öğreniyor hissediyor ve bilgi aktarıyordu. Bunlara neurite adını verdiler. Beyin ile pek fazla bağı olmayan neurite sarı etkin kullanabilmemiz için, kalbin elektromanyetik alanı ile beynimizin elektromanyetik alanını birleştirmemiz gerekiyordu. Ve bunu yapmak için özel meditasyonlar düzenlenmişti. Bunlardan en önemlisi, benim de sizlere YouTube kanalımda kısacık 8 dakikalık bir örnekle verdiğim gibi, insanın kalbinde sevgi, şükran, takdir ve şefkat duygularını aynı anda tutabilmesi ile oluyordu. Bu gerçekleştiğinde biz insanlara da boyutlararası kapı açılıyor, epifiz bezimiz canlanarak, anti-aging etkisi olan bir dizi hormon ve antioksidan üretmeye başlıyordu.

GÖBEKLİTEPE’Yİ KİM İNŞA ETMİŞ OLABİLİR?

Göbeklitepe’yi kimin inşa ettiğinden daha önemlisi, nasıl kapatıldığıdır. Çünkü bilim insanları tarafından anlaşılmıştır ki, Göbeklitepe inşa edildikten 1000 yıl sonra bilerek ve isteyerek elle kapatılmıştır.

Üstü kapatılmak istenen bilgiler, dünya üzerindeki neredeyse bütün mitolojik öykülerde bahsedilen bir şey olabilir miydi? Çünkü Sümerlerden tutun da Hindular, hatta Japonlara kadar uzanan bir kültürler mozaiği görülüyordu. peki, buranın sırrı, tüm kültürleri birleştirmesi olabilir miydi?

Kim bilir belki de çok yüksek bir bilgiyi, yeniden toplum hazır olana kadar saklamak istemişlerdi. Birileri belki de dünyadaki tüm bilgeliği yıkıp yok etmek isterken, Göbeklitepe’yi korumak istemiş olabilirdi.

Irak, Suriye ve Türkiye’deki çok önemli ve bilgelik taşıyan bazı alanlar bilerek ve isteyerek yıkılıp yok edilmeye çalışılıyor. Burası ise tamamen korunabilmiş.

Geçmişimizi unuttuk. Üstelik bir insan ırkı, savaşlar ve pek çok felaketler geçirdik. Sadece %5’ini ortaya çıkartarak bile bu kadar bilgi edinebildik. Kim bilir derinlerinde neler saklıyor?

Kaynak: Gaia

Sevgimle,
Seda DİKER