Kundalini, bizim Allah tarafından bahşedilmiş en yüksek dişilik ve yaratım enerjimizdir. Kadınlar için Rahim Gücü’nün temelini oluşturur. Rahim gücü, sadece çocuk doğurmak demek değildir. Tanrıça Kadın ya da doğaüstü bir kadın olabilmenin tüm temel maddelerinin de kaynağıdır. Yani, sadece rahim organımızdan da ibaret değildir. Rahimleri alınmış olan kadınların rahim güçleri devam etmektedir.
Kundalini temelde cinsel enerjidir. Eğer çok detaylı bilgi almak isterseniz, Mantak Chia’nın tüm kitaplarını öneririm. Ben bu makalelerimde, sizlerle Tanrıça Kadınlar Okulu’nda, (aslında kundalini için yazacaklarımın tamamını erkekler de uygulayabilir ve benzer güçleri elde edebilirler.) öğrettiğim sınırlarda bilgi paylaşacağım.
Kundalini, cinsel enerjidir. Ancak, cinsel enerji, hayat enerjimizin temelidir. Hepimiz belirli bir kundalini deposu ile doğarız. Hayat boyu bu depodan harcama yaparız. Ancak bittiği zaman, hayat enerjimiz de biter ve yaşlanarak ölürüz. Bu tıpkı, belirli bir yumurta rezervi ile doğmamıza benzer. O yumurtalar her regl oluşumuzda harcayarak, sonunda yumurta depomuzu tüketiriz. Onlar tükendiğinde, menopoza girer, doğurganlığımızı kaybederiz.
Kundalini aynı zamanda DUYGULARLA birlikte hareket eder. Her duygunun bir frekans değeri vardır. Dr. David Hawkins’in araştırmaları sonucunda tespit ettiği Bilinç haritasına göre, 200 kalibre değerindeki frekansa ait duygu ve durum hali, cesarettir. Cesaret ve üzeri, bir insanın mutlu ve kendi hayat enerjisini, dolayısıyla kundalinisini koruyabileceği sınırdır. 200 kalibrenin altındaki duygu ve durumlar, örneğin Gurur, Öfke, Hırs, Korku, Yas, Hissizlik, Suçluluk ve Utanç gibi, insanların kendilerini tükettikleri, hasta olmaya yatkın hale getirdiği, kundalinilerini harcadıkları duygulardır.
Özellikle, 200 ve altındaki duygular, alt 3 çakramızda manyetik alan olarak konumlanırlar. Oraya yerleşirler. Kök, sakral (cinsel bölge) ve solar (göbek) çakralar, 200 kalibrenin altındaki acı verici duyguları saklar. Kalp çakrası, boğaz, 3. göz ve tepe çakraları ise, tarafsızlık, hırssızlık, anda kalmak, kabul vermek, sevgi, neşe, huzur, güven, haz, aydınlanma yani vecd hali gibi sevinç veren duyguları taşır.
Bizler, hangi duyguyu hissedip yaşıyorsak, kundalini o çakraya gider: ancak diyelim ki, kalbe çıktı, diyelim ki sevgi hissettik. Güven hissettik. Kundalini kök çakradan başlayarak kalbe çıkar. Buraya kadar gelirken, yolda 2. 3. çakraların içindeki acı verici duyguları da tetikler. Bu yüzden, sevgi ve güven hissedebilmek, kolay değildir. Bu duyguları engelleyen travmaların acılarını kundalini tetikleyerek yüzeye çıkartır. Bu sefer, onları hissetmeye başlayınca, hayat enerjimiz düşer. Günlük işlerimizi yapabilmek için, kundalini o acıları bastırmak için uğraşır. Kundalinimizin bir kısmı böylece harcanmış olur.
Bu yüzden, sevebilmek, güvenebilmek için, travmaların temizlenmesi, alt çakraların temizlenmesi şarttır. Aksi halde, eskilerin, “Çok güldük, şimdi ağlayacağız” şeklinde söyledikleri gibi, yükseldikçe düşmeye mahkum oluruz. Kimilerimiz bu düşüşü hissetmemek için, yüksek duyguları ve kalbi kapatır. Ancak, kalp kapandığında, bu durum bizi hissizliğe götürür ki onun da frekans değeri 50 kalibredir. Ne yazık ki zaman içinde hasta olmaya bedenimizi açık hale getirir.
Bu yüzden çözüm, sadece duyguyu ve kalbi kapatmak, bastırmak değil, travmaları temizleyerek kalıcı ve sağlıklı bir sevgiye ulaşmaktır.
Hemen herkes, ruhsal ve içsel bir yolculuk yapmayı sever. Özellikle de uyanmış ve Allah’ı bulma yolunda ilerlemek isteyenler, tasavvuf, Kabbala, dini öğretiler yolunda ilerleyenler, ilk önce kendi hayatlarındaki eksikleri tamamlamak zorundadır. Aksi halde, Allah ile BİR olma yolunda geriye düşeriz. Yani, çok fakir kalalım, bu dünyada çok zorluklar çekelim, ama öldüğümüzde cennete gideriz gibi bir bakış açısı yanlıştır. Ya da bu hayatta ilişkileri yaşamayalım, beşeri aşkı tatmayalım, çözmeyelim, sadece Allah aşkına yürüyelim demek de yanlıştır. Çünkü bu, 10 basamaklı bir merdivenin en tepesine bir anda zıplamaya çalışmak gibidir. Oysa ki tüm basamakları teker teker çıkmalı ve her birini iyice öğrenip içselleştirerek yükselmeliyiz. Aksi halde diğer basamaklardan öğreneceklerimizi öğrenemeyiz ve geriye düşeriz. Bu tıpkı, ilkokul ve liseyi okumadan üniversite sıralarına oturmaya benzer. Anlayamayacağımız bazı konular için, bazen beşeri aşkları, insani deneyimleri yaşamak zorundayız.
Fakirlik, hastalık, kısıtlanmak, yalnızlık, sadece bizlerin sebebini, yani içimizdeki hangi duygu, düşünce, inanç ve davranışları sevgiye dönüştürmemiz gerektiğini bize öğretsin diye vardır. Bu da çekim yasası ile Allah tarafından belirlenmiştir. Yani, hissettiğimiz, bilinçaltına hapsederek bastırdığımız, sakladığımız tüm duygu, düşünce ve inançlar, kuantum alanına ses ve ışık sinyalleri yollar. DNA’mız yoluyla giden bu yayınlar, bize gerçeklik yaratırlar. Böylece, hangi gerçekliği yaşıyorsak, onlara göre gelişim göstermek için uğraşmalıyız. Bu bizim yol göstericimizdir. Allah’a varmak için, öncelikle onun yaratım şeklini, bizimle iletişim biçimini çok iyi anlamalı ve ona göre çalışmalıyız.
Artık, kundalininin cinsel enerjimiz olduğunu, ve kalp çakrasına vardıktan itibaren bedenimizin üst tarafına yükseldiğinde hayat enerjisine dönüştüğünü biliyoruz. Yüksek güzel duygular hissederken neden kendimizi daha enerjik hissettiğimizi de böylece anlıyoruz.
Kundalini aynı zamanda duygularımızla paralel hareket ediyor. Diyelim ki, çok yüksek tutku ve sevgi yakaladığımız bir ilişki başlangıcındayız. İlk birkaç sevişme sonucunda, öylesine yükseliriz ki, neredeyse vecd haline varırız. Yani bu yaklaşık 500-700 kalibre frekans bandı aralığı demektir. O zaman kundalini 6. ve 7. çakralara kadar yükselir. Ve Kök çakradan başlayarak 6’ya kadar diğer düşük frekanslı duygularımızı da tetikleyerek yola devam eder. Bu yüzden, bir ilişkide çok sevmekten, bağ kurmaktan, kaybetmekten, acı çekmekten korkmaya başlarız.
Böyle bir başlangıç yaptıktan sonra partnerinizin korkarak ilişkiyi bozduğuna, ortadan kaybolduğuna şahit oldunuz mu hiç? İşte bu durum, tamamen kundalininin her ikinizin de korkularını tetiklemesi ile çekim yasasını devreye sokmasından kaynaklanır. Tek çaresi vardır: Kundalininin çıktığı yolculuk boyunca tüm istenmeyen, engelleyici duyguları temizlemek.
Kundalini ile iletişim kurmak gerekir. Çünkü o bizim içimizdeki zeki enerjidir. Allah’ın bahşettiği bir güçtür. O bizimle konuşur. Dolayısıyla ona soru sorabiliriz. Ve cevap alırız. Bunun için, öncelikle Tanrıça Kadınlar Okulu’nun ilk döneminde, sadece kundalini ile konuşarak, hala hayatımızda eksik kalmış alanlarda yaratım yapmayı öğreniriz.
Örneğin, beşeri ilişkiler ve aşk konusunda gerideysek, hala hayalimizdeki ilişki modelini yakalayamamışsak, kundalini ile çalışırız. Bunun için şu adımları yaparız:
Bir süre sonra, olaylar değişir ve biz hayalimize kavuşuruz. Ancak bunları uygularken, egolarımıza, yargı ve düşüncelerimize el sürmeye devam edersek, işlem yarıda kesilir, başa dönmüş gibi hissederiz. Yani çok büyük bir kararlılık ve istek gereklidir.
Kundalini adını en çok tantra veya tantrik seks konu başlıkları altında duymuşsunuzdur. Meraklıları bilir, tantra, cinsellik ve haz yoluyla Allah’a ulaşmaktır. Bu iki kavram, çoğu din otoritesine göre birbirine zıt gibi gösterilir. Ancak, burada bir yanlış anlama söz konusudur. Şunu bilelim: Cinsellik sadece üremek için yapılırsa, ölüme doğru insanlığı götürür. Bilim insanlarının da vardıkları sonuç şudur: İnsan, öleceğini bildiği zaman, ya da hayatın kısa olacağını anladığı zaman, kendi genini ve soyunu devam ettirebilmek amacıyla kendinden bir tane daha doğurur.
Kundalini, hayat enerjisi demektir. Her ay doğuracakmış gibi beden bir yumurta ve bir de rahim örtüsü oluşturur. Ancak, birleşme ya da hamilelik gerçekleşmedikçe, o yumurta ve rahim örtüsünün gelişmesine sebep olan kundalini miktarı da çöpe atılmış olur. Bir yumurta ve sperm, koskoca bebek oluşturur. Düşünün ki her ay, kadın bu bebek yapan hayat enerjisini boşa harcamış oluyor.
Erkek ise, her bir adet spermdeki hayat enerjisini düşünün, bundan binlercesini tek bir boşalmayla çöpe atar. Bu yüzden erkekler için boşalarak orgazma ulaşmak, hayat enerjisini hızla çöpe atmak demektir.
Kadınlar için bu, klitoral orgazm yaşadıklarında gerçekleşir. Yani hayat enerjilerini sokağa atarlar.
Bu yüzden, cinselliği yaşarken, asıl amaç sevgisiz, sadece boşalıp kısa hazlar yaşamak için yapılan seks ve birleşmeler, hayatımızdan çalarlar. Bu yüzden, kalplerimizi açtığımız, gerçekten hayranlık, sevgi, şefkat, güven hissederek uzun uzun hakiki çekim ile yaşadığımız sevişmeler, çok daha yararlıdır. Çünkü ne kadar ön sevişme uzun olabilirse, o denki kundalini yukarıya doğru çıkmaya başlar. Bu sefer, bedende farklı bölgelerden orgazm yaşamamıza yol açarlar.
Ön sevişme, kundalininin dudaklara, göğüslere, göbekten yukarıya çıkmasını sağlayacaktır. Bu şekilde birleşmeyi, erkeklerin beyin orgazmı yaşamasını, ya da kendi partnerimizi nasıl bu yöne yönlendirebileceğimizi, sevişirken hangi dili kullanarak kundaliniyi yükseltebileceğimizi hep Tanrıça Kadınlar Okulu’nda öğreneceğiz.
Sevgilerimle,
Seda Diker