BİLİM GÖZÜYLE DNA’YI PROGRAMLAMAK

28 Eylül 2024

Son dönemlere kadar, bilim insanları, genetik potansiyelimiz ve kodlarımızın sadece genlerimizde yazılı olduğunu düşünürdü. Yani tüm bilgilerin, DNA’mızın işe yarar görünen %1- 2’lik kısmında bulunduğunu düşünüyordu. 

Daha sonra epigenetik bilimi devrim niteliğinde ortaya çıktı. Epignetik alanı, genlerimizin üzerinde başka bir katman daha olduğunu ve hangi genin aktif, hangisinin pasif kalacağını belirlediğini keşfetti. 

Şimdi ise bilim insanları bir katman daha keşfettiler. Orada, DNA’mızın bir lisanı olduğunu, ve programlanabilir, eğer o lisanda konuşmayı öğrenirsek, yazılım yapıp hatta güncelleyebileceğimizi fark ettiler. Bu çok önemli bir aşamaydı. 

Şimdilik, 3 farklı katmandan bahsetmiş olduk. İlki, %1-2’lik, genetik kodlarımızın önceden belirlenmiş yazılımları. İkincisi, epigenetik biliminin keşfettiği ve hangi genimizin aktif hangisinin pasif olacağına karar veren alan. Üçüncüsü ise, yeni baştan yazılım yapabileceğimin DNA alanı. Bu üç katman birbiriyle network oluşturmuş gibi haberleşiyor, birbirlerini etkiliyorlar. 

Bu bize neyi anlatıyor?

DNA’mızın yapısı normalde kromozomlar içindeki histonelar üzerinden sıkı ve dar bir virajla dönerek yükselen bir merdiven gibidir. DNA’mızın yeni bölümlerinin aktive edilebilmesi ya da herhangi bir yazılım yapabilmek için, fiziksel olarak bu sıkı dönen merdivenin gevşemesi ve açılması gerekir. Yani fiziksel olarak DNA, gevşemeli, kıvrım açısı azalmalı ve uzamalıdır. Ancak bu şekilde epigenetik katmana ulaşılabilir. 

DNA’nın çöp zannedilen kısmının henüz keşfedilecek çok fazla özelliği olduğu düşünülüyor. Harvard Üniversitesi’nde çalışan bir grup araştırmacı, bazı canlıların tüm vücut rejenerasyonun nasıl gerçekleştiği ile ilgili araştırma yaptılar. Ve bulgularını Science adlı dergide yayınladılar. 

Araştırma ekibinin üyelerinden Dr. Gehrke’ye göre, genetik kodların düğmelerini sigorta kutusundaki düğmelere benzetirsek, o düğmeleri açma kapama yeri, çöp denilen %99’luk kısımda bulunuyor. Bu yüzden DNA’nın yapısının tamamını dikkate almamız gerekiyor. Çünkü bu sihirli yapının gizemi burada yer alıyor. 

DNA Potansiyelimizi Nasıl Açarız?

DNA yapısındaki %1’lik kısma coding yani kodlanmış bölüm adı verilir. Kalan çöp zannedilen kısma ise non coding yani kodlanmamış adı verilir. 

Ancak, tuhaf bir şey dikkati çeker: 

Kodlanmamış kısımda, kodlanmış DNA’dan çok daha düzgün bir nizam vardır. Adeta düzenlenmiş ve şifrelenmiştir. Diğer kodlama ve genleri açıp kapayan katmanlarla iletişimi sağlama şekli ise biyofotonlar yoluyla gerçekleşir. Yani sadece kimyasal değildir. Fotonlar devreye girer. Bu yüzden konuştuğu dil, ışığın ve enerjinin dilidir.

Tıpkı, kuantum alanı ile konuştuğumuz gibi… 

DNA İle Bedenini Ve Geleceğini Kodlamak

“Aslında İmKansız Yoktur” adlı kitabımda da anlattığım gibi, her insan kendi cennetini ve gerçekliğini kendisi yaratır. Bunu, bedeninde ve farkındalık adını verdiğimiz duygu, düşünce, ruh dünyasında yapar. Oradaki duygular, düşünceler, sözler, davranışlar, yargılar, inançlar ve getirmiş olduğu karma, enerjisel olarak bir titreşime, dolayısıyla da matematik değerine sahiptir. O değer frekanstır. 

Frekans, kişinin DNA’sı yoluyla kuantum alanına inanç, yargı, düşünce ve duygularını yollar. Ve matematik değeri ile birlikte, birbirine yakın frekansta yani değerdeki enerjiler birleşerek, yeniden fiziksel hayata maddeleşecek döner. Işık hızından daha yavaş hale geldiğinde, enerji maddeye, olaylara ve kişilerle yaşladıklarımıza dönüşür. 

İşte bilim, DNA’nın yapısını incelerken, tam olarak bu mekanizmayı keşfetmiştir. Dr. Gehrke ve ekibinin Harvard Üniversitesi’nde yaptıkları araştırma sonucunda, DNA’nın üst katmanındaki organize değilmiş gibi görünen bölümde, son derece düzenli ve anlamı olan harfler, kelimeler yani kısacası bir lisan vardır. Bu keşfedilmiş ve bilimsel literatüre girmiştir. 

Kısacası, DNA’nın kodlanmamış kısmı, aslında bizim tarafımızdan kodlanmayı, kelimelere ve cümlelere dönüştürülmeyi ve kuantum alanına komut verilmek üzere kullanılmayı bekliyor. 

DNA Nasıl Kodlanır? Bilimsel Bakış Açısı ve Kadim Bilgilerle Örtüştüğü Yer

Bilim, DNA’mızın henüz kodlanmamış gibi görünen %99’luk bölümünün, belirli sesler ve kelimeleri tekrar ederek, ya da frekans değerimizi ayarlayarak kodlanabileceğini söylüyor. Ancak, bunun için DNA’nın sıkı bir virajla döne döne ilerleyen yapısının gevşemesi, açılması gerekiyor. 

Kadim ruhsal öğretmenler, yükseliş okulları, inisiye edilme tapınakları, piramitler, Pisagor, Leonardo Da Vinci gibi bilge, filozof ve bilim insanı olan tüm öğretmenler, bedenin programlanabilir ve değiştirilebilir bir mekanizması olduğunu anlattılar. Onlar da modern bilimin bugün geldiği noktaya eriştiler. 

Ve her iki ekolün de birleştiği ortak nokta şudur: DNA, sese duyarlı. Müziğe duyarlı. DNA, kullandığımız kelimelere duyarlı. DNA, duygu ve düşüncelerimize, inanç ve yargılarımıza duyarlı. DNA enerjinin akış çizgileri, açıları ve geometrisine duyarlı. Işığa, renklere duyarlı. Tüm bunların ortak noktası ise frekans değeri. 

Demek ki, DNA, dinlediğimiz müzikten, müziğin karmaşık, metalik, robotik, acılı ya da neşeli ve canlı oluşuyla şekil alıyor. Demek ki, seslerin frekans ölçüsüne göre, örneğin 528hz ya da 432 hz gibi çakralara ve insan bedenine uyumlu frekanslı olanlarla konuşuyor, ama 440hz gibi çakraları tıkayan değerlerle de bozularak tepki veriyor. 

Demek ki DNA, korktuğumuzda, suçluluk ya da utanç hissettiğimizde, değersiz hissettiğimizde, dedikodu yaptığımızda, küfür ettiğimizde, lanet okuduğumuzda, kendimizi alçaltıp küçülten espriler yaptığımızda, yorumlar yaptığımızda duyuyor ve ona göre şekil alıyor. Kodlanıyor. 

Demek ki, DNA’mız başkalarından nefret etiğimizde, öfkelendiğimizde, yargıladığımızda, başkalarını küçültüp kötü işlere bulaştığımızda, ona göre kodlanıyor. Büyü yapan kişilere iyi bakın. Bir süre sonra çirkinleştiklerini ve ışıklarının söndüğünü görebilirsiniz. 

Şimdi, Allah’ın bizi bire bir takip etmesine gerek var mı? Vücudumuzu doğrudan DNA ile oluşturmuş. Öyle bir mekanizma ki, her davranışımız ve gizlice konuştuklarımız, kimseye söylemeden düşündüklerimiz, karanlık niyet ve kıskançlıklarımız dahil, kodlanıyor. Öyleyse, başka bir şeye, gösterişe, başkalarına karşı çok inançlı, çok mükemmel görünüp, sonra kendi içimizde çalıp çırptığımız da ya kötü davrandığımız durumlarda, kendimizden başka kimseyi kandıramıyoruz. 

Gerek bilimin gerekse ruhsal öğretilerin, öğretmenlerin, hatta büyük Peygamberlerin öğrettiği ortak nokta, içsel duygu, düşünce, yargı, söz, davranış ve ruhsal borçlarımızla çalışmak zorunda oluşumuzdur. Hakiki inanç ve hakiki özgürlük buradadır. 

Neden mi?

Çünkü DNA, üzerindeki telomerler ile de ömrümüzün uzunluğunu ya da potansiyel olarak bedenimizin kaç yaşına dek zinde, genç ve dinamik kalacağını belirliyor. Ve hazır olun: bu telomerlerin uzunluğu da yine bizim en gizli ve kimsenin göremediği iç frekansımız ile belirleniyor. Uzayıp kısalabiliyor. 

Sadece gizlice yaptıklarımızdan değil, düşünce ve duygularımızdan ve sözlerimizden de sorumluyuz. Ömrümüzü, sağlığımızı, gençliğimizi bunlar belirliyor. Hatta bu hayatta ne yaşayacağımızı dahi bu belirliyor.

Ancak, kullanımı kılavuzunu keşfetmemiz lazım. Bunun için benim web sitemdeki DNA yazı dizimin tümünü okuyabilir, “Aslında İmkansız Yoktur” adlı kitabımı okuyabilir, ya da daha detaylı uygulamak isterseniz, Tanrıça Kadınlar Okulu’na kayıt olabilirsiniz. 

DNA Kilidini Açmak ve Programlamak Adım Adım:

Haydi şimdi de, benim farkındalık yoluyla dım adım yaptırdığım DNA programlama tekniğinin kadim öğretiler tarafından nasıl aktarıldığına bakalım. 

Sakin. Bir yerde, bedeni gevşeterek ve zihni boşaltarak başlamanız gereklidir. Avuçlarınızın yukarıya bakması ve açık olması tavsiye edilir. Burundan derin nefesler alıp ağızdan derin ve yavaş nefes verilmesi gevşemeye yardımcı olacaktır. 

  1. Öncelikle, DNA’nın doğru bölümü ile iletişime geçtiğinizden emin olmalısınız. 
  2. Enerji alanınızda ve zihninizde, kutsal geometrinin en doğru formları ve şekillerini aktif olarak tutmalısınız.
  3. Modern zamanların bilimsel ve ruhsal bilgileri harmanlayan HeartMath Institute tarafından da öğretilip tarif edilen coherence yani kalbin ve zihnin uyumunu sağlamalısınız. Hem inanç, hem niyet, hem sevgi, şefkat, şükür gibi güzel duygular, hem arzu %100 eminlikle ve birbiriyle uyumlu olmalı yani. 
  4. Doğru kutsal kelimeleri zikretmeli, doğru frekanstaki sesleri çıkarmalısınız. İnsan sesi son derece kutsaldır ve sözleriniz büyüsel bir etkiye sahiptir. 

Adımların her biri, içinde çok derin ve yüksek bilgiler taşır ve sizlerin de bu bilgileri özümsemiş olmanızı bekler. 

Biz birazdan Dr. Theresa Bullard’ın anlatımıyla, bu maddelerin açılımını göreceğiz. Ancak ben Seda Diker olarak bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum. 

Öncelikle, bazı DNA programlama uygulamalarını çok derin bilgiler edinmeden de başarabilirsiniz. Ben onları sizler için hazırladım. Uygulanmaya hazır hale getirerek meditasyon okudum. Orada bu adımların hepsini bulacaksınız. 

Bu meditasyonlara ulaşmak için, “Aslında İmkansız Yoktur” adlı kitabımı okumanız ve oradaki öğretileri açıklamaları okuduktan sonra karekod ile telefonunuzdan açarak verdiğim meditasyonları evde tek başınıza dinleyerek uygulayabileceksiniz. 

Diğer daha derin ve detaylı kodlamalar için, örneğin kendinizde ya da evladınızda ya da cinsel birlikteliğiniz olan partnerinizde kodlama yapmak için, daha fazlasını öğrenmeye ihtiyacınız var. Bu durumda, Tanrıça Kadınlar Okulu’na yazılabilirsiniz. 

Bu Adımların Doğru Olduğunu Nereden Biliyoruz?

Yaklaşık 3000 yıl kadar önce, dönemin şamanları, bilgeleri, en güçlü şifacıları, simyacıları, kadim bilgelik okulu inisiyeleri, öğrencileri, ve en yüksek ruhsal öğretmenler bir araya geldiler. Toplandıkları yer, Süleyman’ın hazinelerinin olduğu saraydı. Süleyman’ın tapınaklarında hep birlikte çalıştılar. Hedef; sadece ömrünü tapınaklar, karanlık inziva alanlarında geçirmeye adayacak rahiplerin değil, günlük yaşamdaki tüm insanların yükselişini ve kıyamet zamanında 5. Boyuta mezun olmasını sağlayacak, uygulanabilir prensipleri ortaya koymaktı. 

İnsanların uyanmalarını, ruhlarının 3. Boyuttaki bu döngüden özgürleşmesini, yükselişini istiyorlardı. Tüm insanların İlahi Varlığa sahip olduğunu biliyorlar, ruhlarının ölümsüz olduğunu öğretmek ve göstermek istiyorlardı. Ve hep birlikte, çeşitli metotlar, gizemli eğitimler, bilgiler ortaya koydular. Bunları test ettiler. Kendi üzerlerinde de denediler. Bu çalışma tam 22 yıl sürdü. 

Tam 22 yıl boyunca, tüm insanlık için ortak çalışma metotları aradılar. Ürettiler. Şifa, aktivasyon, İnisiyasyon, boyutlararası varlıklarla temas gibi pek çok yöntemi denediler. Bu metotlar hala günümüzde şifacılar ve bazı kişiler tarafından kullanılıyor. Ancak İnisiyasyon okullarından mezun olanlar bunları yapabiliyor. 

Tanrıça Kadınlar Okulu öğrencileri, bu çalışmaların pek çoğunu benim tekniklerim ile yapabilecekler. 

3000 yıl önce yapılan çalışmanın en anahtar gibi olanı, life activation da denilen hayat aktivasyonudur. Bu çalışma, DNA’mızın mavikopyası üzerinde çalışır. Ben sizler için bunun bir benzerini yeni kitabımda okudum ve meditasyon olarak ses kaydı ile verdim. “Aslında İmkansız Yoktur” adlı kitabımdaki meditasyonu karekod ile bağlanarak istediğiniz kadar yapabilirsiniz. 

Kitabımda da belirttiğim gibi, ve Dr. Theresa Bullard’ın da anlattığı gibi, başkasının üzerinde ya da kendi üzerinizde yapılan çalışmalar, sadece tohum eker. Yani değişikliği yapar ancak sizler insan olarak kendi niyet, söz, davranış ya da emek vermek gibi eylemler ile devamını getirmek zorundasınız. 

Örneğin evladınız üzerinde çalışma yaptığınızda, onun DNA’sına da sadece tohum ekiyorsunuz. Ancak kendisi de bunu istemeli ve belirli çalışmaları yapmaya razı olmalı. Aynı şekilde partneriniz üzerinde yapacağınız çalışma da sınırlı olarak ancak sizin paralel gerçekliğinizde, yani kendi zaman mekan döngünüzdeki olaylar zincirinde, her şey istediğiniz doğrultuda değişecektir. 

Bu çalışmalar, uykuda beklemede olan DNA yapısını uyandırır. Daha önce ulaşıma kapalı olan müthiş bir enerji açığa çıkar. Daha net düşünebilmemizi, yüksek hayat amacımıza uyumlanmamızı sağlar. 

Yani, özel bir şey yapmasanız bile, eğer ruhsal çalışmalar yapıyorsanız, DNA’nız otomatik olarak bundan etkilenecektir. Ancak istediğiniz gibi şekillendirme durumu hala kapalı kalır. 

DNA Mavi kopyası Nedir?

Peki, heniz DNA hakkında herhangi bilimsel keşif ortada yokken, bu kadim öğretmen ve bilgeler, neyi uyandırıp neyin mavi kopyası olduğunu nasıl bildiler? Çalışmalarını nasıl açıkladılar?

İşte bunu cevabı, King Solomon’da idi. Onun mistik ve o dönemde büyüsel diye adlandırılabilecek bilgileri vardı. Aslında Süleyman’ın hazineleri denen şey, uzun ömür, ölümsüzlük, kendi cennetini bu dünyada yaratmak üzerine idi. Hatta, daha sonradan deşifre edilen bazı bilgilere göre, manna denilen insanın kendi bünyesinin ürettiği altın sıvı ile beslenerek, dünyevi yemek yeme ihtiyacının. Bitmesi, DNA telomerlerinin her daim uzun ve sağlıklı kalması (telomer uzunluğu, ömrün uzunluğu demektir) kundalininin ölümsüzlük için kullanımı hakkında bilgisi vardı. 

Bununla birlikte kutsal geometri bilimi, yaşam ağacını sadece bir geometri olduğu, ve doğru geometrik yapıyı kendi bedenimiz ve DNA kodlarımıza yerleştirirsek, ölümsüz olacağımız bilgisi vardı. Aslında ölümsüz olmak, hiç ölmemek demek değildir. 

Ancak ruh, hazır olmadan ve bu ömürde öğrenmek istediklerini tamamlayamadan bedeni eskirse, dünyadan ayrıldığında, öğrenimini tamamlamak için farklı bir bedenle ama yeniden her şeyi unutarak gelmek zorunda kalacaktır. Bu yüzden ölümsüzlük, bu bilgileri unutmadan, istediğimiz kadar öğrenin yapıp, işimiz bittiğinde bedeni hazır olarak ve acısızca terk edebilmek yeteneği ve hakkıdır. 

Biz yeniden Dr. Theresa Bullard’ın aktarımına geri dönelim. 

Yaşam Ağacı, DNA’nın iki iplikli ve 4 iplikli yapısını gösterir. Bu yüzden, DNA programlanması için hangi konu başlıklarının çalışılması gerektiği, ve nasıl çalışılacağı, bu tapınakta öğretiliyor ve biliniyordu. 

Kutsal Yaşam Ağacı, bir geometridir. Her bir sivri köşe, aslında bir güneş figürü ile temsil edilir. O güneş figürüne ise Yüce Yaratıcı’nın ilahi ışığı süreki akar. Bu bilgiyi, Dr. İbrahim Karim’in (Mısırlı bilim insanı) öğretilerinden ve deneylerinin sonucundan görebilirsiniz. Daha detaylı öğrenebilirsiniz. 

Her bir güneş ya da köşe, bir ilahi kod taşır. Bilgiyi enerji yoluyla tutar. 

Yaşam ağacını, 3 boyutlu yaparsan, üst üste pek çok yaşam ağacı koyarsan, ve bir tık dönerek ilerlemesini sağlarsan, DNA’nın şeklini alır. Yani aslında DNA, yaşam ağacının kendisidir. Buna Yakub’un merdiveni de deniyor. (Jacob’s ladder)

Bilim DNA ve Katmanları İçin Ne Anlatıyor?

Dr. Theresa Bullard, metafizik öğretmeni ve bilimcisi kimliğim ile öğrendiği bu bilgileri, bilim insanı kimliği ile teyit etme ihtiyacı duymuştur. Şimdi onun kalemi ile aktardığı, aynı bilgilere bilimsel bakış açısını sizlerle paylaşıyorum. 

  1. 2013 yılında Cambridge Üniversitesi’ndeki bilim insanları, insan bedeninde 4 iplikli DNA’nın görüldüğünü keşfettiler. Bulgularını “Nature Chemistry” adlı dergide yayınladılar.  4 iplikçikli DNA yapısının daha yoğun olduğu bölgelerde, rejenerasyon ve DNA’nın yenilenmesi, kopyalanması daha mükemmel olduğunu açıkladılar. Tamamen 3 boyutlu yaşam ağacı figürünün DNA yapısıyla bire bir aynı olduğunu gösterdiler. Ancak DNA yağısı gibi sürekli ve 45 derece döndürüldüğünde, sekizgen bir görüntü verdiğini de eklediler. 
  1. Bizim epigenetik katmanımızda, metal grup bir gene bağ kurarsa, o geni kapatır. Eğer bağı kopartır ve giderse, o gen aktive olur. Bulgulara göre, kişinin duygu, düşünce, frekans yapısının ve seviyesi de aynı işi görüyor. Hatta bir gen kapatıldığında, ailede o geni taşıyan 7 göbek sonrasına kadar aile fertlerininki de değişiyor. Hatta bazı araştırma sonuçlarına göre 14 jenerasyon değişimi kopyalıyor. 

Bu değişimin ne kadar önemli olduğunu, ailemiz ve evlatlarımız hatta anne ve babamız üzerinde de ne kadar büyük sorumluluklarımız olduğunu görebiliyor musunuz? 

Bilimsel olarak yediğimiz, içtiğimiz, konuştuğumuz, düşündüğümüz, inandığımız, hissettiğimiz her şey genleri etkiliyor. 

DNA’YI DAHA DETAYLI KODLAMAK İÇİN NELER YAPILMALI_

Tüm bu yazı, Dr. Theresa Bullard’ın Mystery Teachings adlı www.gaia.com platformunda yayınladığı bilgi videosundan alınmıştır. Aralarda kendi bilgilerimi ve yorumlarımı serpiştirsem de, aslında bilim ve ruhsal öğretilerin ortak keşiflerini inceledik. 

Bundan sonraki makalelerde, evlat ve sevgili üzerinde DNA kodlaması ya da bunların sınır ve izinleri üzerine yazılar bulacaksınız. Hem kendiniz hem de başkaları üzerinde nasıl çalışılır? 

İşte bunun için karma çalışması yapmak zorundasınız. 

Ancak karmanın neresindesiniz, neyi temizleyip neyi hala tuttuğunuzu anlamanız çok zor. Ya da, tüm hayat boyunca karmayı temizleyememe ihtimaliniz çok yüksek. 

Sırf bu yüzden, bazı DNA kodlama işlemlerini hemen yapabilmeniz için, dark temple çalışması içinden geçerek çok daha kolay ve hızlı hale getirebilirsiniz.

Bundan sonraki bölüm tamamen kendi içsel bilgilerim ve araştırmalarım doğrultusunda kendi geliştirdiğim yöntem hakkında olacaktır.

Youtube