27 Eylül 2024
Bizler eskiden müzik enstrümanlarımızı Allah’ın yaratımına uygun frekans bandında ayarlıyorduk. O da 432 Herz idi. Yaklaşık 1918 yılında başlayan ve 1930’larda artık kesinleşen bir çalışma yapıldı. Bu çalışmanın, Vatikan ve Rotschield Ailesi’nin de üye olduğu bir grubun başlattığı biliniyor.
Bu çalışmalara göre, Rotschield ailesi önce sanata müthiş yatırım ve yardım yapmaya başlıyor. Daha sonra ise, tüm müzik aletleri, yapılan besteler ve bunu yayınlayan radyo ve televizyon bandının, 440 Herz’e programlanmasını istiyor.
Önce müzisyenler buna çok fazla karşı çıkıyorlar. Ancak o dönemde Joseph Goebbels adlı bir kişiyi görevlendirerek geniş çaplı bir propaganda düzenliyorlar. Ve sonunda bu dönüşüm yasallaşıyor.
Ancak çok önemli bir sorun doğuyor.
440 herz, bizi Allah’ın İlahi Sistemi ve evrensel dilden çok uzaklaştırıyor. Hatta tam ters uca savuruyor. 440 herz’e ayarlanmış her müzik yayını, bedenimizdeki boğaz çakradan başlayarak ayak tabanlarımıza dek tüm enerji noktalarımızı kapatıyor.
Bunlardan en önemlisi, tahmin edeceğiniz gibi kalp merkezimiz.
Kalbimiz sadece 528 Herz üretir. Onun merkezinden yayılan sevgi enerjisi, sarımsı yeşildir. Gökkuşağının tam orta noktasını temsil eder. Ve nota olarak mi sesine tekabül eder.
Eğer müzik enstrümanlarını 440 Herz’e ayarlarsanız, solfej size Fa diyez olan 741 Herz’l,ik frekans verir. Bu da, 440’ın üzerinde düşünülerek, mühendislik hesaplamalarıyla ayarlandığını kanıtlıyor. Bu iki frekansın ne işe yaradığı ile ilgili tüm araştırmalar Amerikan Ordusunun ilgili birimleri tarafından araştırılarak bulunmuştur.
1930’lu yıllarda bu araştırmaların sonucu şunları göstermiştir;
İnsan psikolojisine maksimum düzeyde stres yaratabilir.
İnsan bedenini hastalanmaya çok daha yatkın hale getirebilir.
Tıpkı Freud’un da söylediği gibi, kitlelerin kontrol alınamayan karanlık yanlarını aktive edebilir.
440 herze uyumlanmadan önce, Frank Sinatra bize ipeksi sesiyle şarkılar söylüyor ve kadınlar zerafetle ona hayran oluyorlardı. Müzisyenler harika klasik müzik kompoze ediyor, barok gibi gelişkin müzik yapılabiliyordu. 440 herz ile birlikte Elvis Presley tarzı doğdu. Daha isyankar, daha cüretkar kadınlar ve erkekler, zaman ilerledikçe rap, rock, hard rock ve benzeri müziklere kaymaya başladılar.
Dr. Leonard G. Horowitz’e göre, 440 herz insanların %6’sını rahatlıkla ve hemen etkileyebiliyor. Aslında herkes etkileniyor ancak bu yüzde grubu, hayatında zihinsel ve psikolojik rahatsızlıklar arttığı için krizler yaşamaya başlıyor. Mantıklı kararlar verememeye başlıyor. Freud’un fark ettiği karanlık ve önlenemez, vahşi dürtüleri tetiklenmeye başlıyor.
Daha sonra %6, toplu bilinç ve tüm medya araçları sayesinde, diğerlerini de hızla etkiliyor. Tıpkı bir virüsün yayılması gibi…
Dr. Horowitz, şuna dikkat çekiyor. Araba kullanırken radyo dinler misiniz? Tam da en sevdiğiniz şarkı çalarken, kapatmak istemezsiniz, öyle değil mi? Baz istasyonundan uzaklaştıkça, havadan yayılan radyo frekans dalgaları statikleşmeye başlar. 440 Herz durağan ve değişmez hal alır. Ve siz fark etmeden kendinizi huzursuz ya da rahatsız hissetmeye başlarsınız. Ama eğer o müziği dinlemekten vaz geçmezseniz, o gece ya da ertesi gün baş ağrısı, mide bulantısı ya da aşırı yorgunluk hissetme ihtimaliniz çok yüksektir.
Konumuz, bizi kimlerin hangi karanlık isteklerle, nasıl da kandırıp kontrol etmek istediği ile ilgilenmek değil. Sadece hazır ve uyanık olanlarımız, buradan savaşmadan, korkmadan, sevgi ile yürüyüp çıkalım ve ruhlarımızı özgürleştirelim. Ancak bu şekilde var olan cehennemin içinde kendi cennetimizi yaratabiliriz.