31 Mart 2020
Sevgili Dostlarım,
Hepinize merhaba. Derin ve uzun meditasyonlar sırasında, theta ve delta beyin dalga aralığındaki mistik deneyimlere geçiş kapısının bana getirdiği bazı bilgi ve deneyimleri sizlerle paylaşmaya devam ediyorum. Özellikle de Birlik Bilinci’ne geçmemiz gereken önemli bir zamanda, bu konuda sizlere de uzun meditasyonlar yaptırmaya başlayacağım dönemde, bu bilgileri paylaşmayı çok istedim.
BİRLİK BİLİNCİ NEDİR?
Herkesin ve her varlığın içinde Allah’ın gerçek ışığının, bilgeliğinin, titreşiminin var olduğunu derinden hissederek, her bir varlığa doğal olarak sevgi, saygı ve hasarsızlık hissedebilmektir. Dikkat edin: düşünerek anlamak, analiz edip öğrenmek, bilmek DEĞİLDİR. Hissetmektir.
YOLCULUK BAŞLASIN
Kapıdan çıktığımda her zamanki gibi bir bahçeye yönlendirildim. Burası ilk kez çok detaylı, renkli ve net görüntüler içeriyordu. Genelde bulutlar, sis perdeleri ve görüntüsüz hisler alırdım. Bu kez gerçek anlamda çok enfes bir cennet bahçesinin içinde buldum kendimi.
Birisi ama göremediğim birisi hep yanımda bana rehberlik ediyordu. Bahçenin içine girdim. Pek çok hayvan ve bitki türü karşımdaydı. Ama bana verilen bilgi şöyleydi:
“Burası 5. Boyutta var olan gerçek bir yer. Biz burayı kütüphane olarak kullanıyoruz. Kalbinde her varlığa sevgiyi hissedebildiğin ve bunu devam ettirebilmek için çaba harcadığın için buradasın. Herkesin bilinci buraya çıkmaya yetmez.
Kütüphanede yaratılmış ve dünyada var olan her varlığın bir temsilcisi vardır. Onların da üst bilincinde olduklarını göreceksin. Şimdi dolaş ve istediğin ya da korktuğun herhangi bir hayvanı eline al. Ya da karşısına geç. Onun gözlerine bak. Onun sana asla zarar vermeyeceğini hissedebilmek için, ona henüz görünmez olduğunu düşünebilirsin.
Örneğin, bir vahşi doğadaki ayının yanına gidip onu özgürce gözlemleyebilseydin, onun gözlerine bakabilseydin, onu sevmez miydin?”
Çok ilginç bir şekilde hayvanların tamamının boyu en az benim kadardı. Avucuma yerleşen ilk akrep oldu. Çok da korkarım aslında. Ama akrebin gözlerini, bedenini özgürce inceleme fırsatı buldum. O gözlerde, öldürmek, sokmak zarar vermek gibi bir tavır olmadığında, aslında ne kadar bilgelik olduğunu, onun Allah’ın enerjisini nasıl gözlerinde ve aurasında taşıyabildiğini fark ettim.
Of, bu muhteşem bir duyguydu. Hemen beni bir huşu ve saygı hissine aldı. Çünkü karşımdaki Allah’ın ta kendisiydi. Bu güzellik benim nefesimi kesmişti. Sonra bir çekirge geldi önüme. Ben çekirgeyi hep çirkin ve tiksinti verici bulurdum. Ancak bu kez, onun gözlerine yakından baktım. Çok zekiydi. İnanılmaz bir enerjisi vardı hem de bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji…
Onun yanına gittim ve aynı hayranlıkla bakarken, bu kez o da beni gördü. Sarıldık. Çünkü onun o narin çıta gibi kolları ve bacaklarına zarar vermekten inanılmaz korktum. Ona sevgi ve şefkat duyuyordum. Ve ses devam etti:
“Eğer onlarla bir süre geçirebilirsen saygı da duymayı başaracaksın. Çünkü neyi en iyi onlar yapıyor? Neyin bilgeliği o canlıda var? Bunu anlayabilmelisin. Aslında her türün, akrebin, diğer hayvanların, hatta tek tek diğer bitkilerin içine girip enerjilerini deşifre ettiğinde çok büyük bir hediye ile karşılaşacaksın. Hayvanlar ve bitkiler, bu bilgeliği bize sergilerler. Biz de onların yaşam alanlarına tecavüz etmeden ve onlara hasar vermeden dünyayı paylaşabilseydik eğer, onlar 3. Boyuttaki bedenlerimiz ve yiyeceklerimize de zarar vermeyeceklerdi.
Mesela akrep çok duygusal ve eşine bağlıdır. Çekirgeler ise çok iyi iletişim ağı kurarlar.”
Sonra kendimi bir çekirge sürüsünün içinde buldum. Onların konuşmalarını deşifre etmeye çabaladım.
“Bu kütüphane senin 3. Boyutta bildiğin kitap ve yazıyı içermez. Elbette enerji okumak zorundasın. Ama sen bunu başarıyorsun artık.”
Çekirgeler ile zaman geçirdim. Sonra geriye döndüğümde her bir varlığı belgeseller izleyerek anlayıp öğrenmemi istediler. Bu arada bana yeni bilgiler de verildi:
“Ayının yanına git ve onu sevebildiğin kadar sevmeye başla.”
Bunu yaptığımda başka sevemediğim varlıklar da önümde canlandılar. Bu kalbimi öylesine kuvvetle açmaya başlamıştı ki, timüs bölgemde fiziksel acı hissettim. Sanki timüsüm yırtılıyor ya da genişliyor gibiydi. Çok büyük bir huşu ve saygı belirdi. Kara Fatma ile konuşurken, onun çok dayanıklı olduğunu, uzun yaşamın sırrını bildiğini keşfettim. Çok organize ve egosuz davranmayı hayvanlardan öğrenmek zorundayız. Kendisine dünyaya ve başka bir türe zarar veren tek canlının biz olduğumuzu keşfetmek de gözlerimi yaşarttı.
Bir anda epifiz bezimin orada kuvvetle ışık patlaması oldu. Aynı anda kuvvetli bir sevgi ve aidiyet enerjisinin beni ve tüm benliğimi sarmaladığını hissettim. Of, bu öylesine güçlü bir enerjiydi ki, asla hiç kimse bana zarar veremezdi. Asla hiç kimse bana korku veremezdi. Zarar veremezdi. Ben yaşlanmaz, ölmez, bozulmaz, hasta olmazdım. Öyle kavramlar bu frekansın içinde yoktu.
Bunu hissetmek beni yordu. 15-20 saniye zannettiğim bir süre kadar içinde kalabildim. Bundan sonra da sürekli o hissin içinde kalmak için tekrar tekrar aynı bahçeye giderek yaptıklarımı yeniden yapmam gerektiği hissettirildi.
“Bu bahçeye çıkmak, bu frekansta kalıcı olmak, ermişlik mertebesidir. Yeni dünyanın görünen kaosu içinde seni güvende tutacak, %100 koruyacak yer burasıdır. Asla hiçbir virüsün, bakterinin, hastalığın, vahşi doğanın, hava şartlarının, dünyanın ve uzayın sana zarar vermeyeceği bir alanda kalırsın.
Tam korunursun. Bunu hissedebildin. Burada zararsızlık ve hizmet etmek prensibi vardır. Sen de bu frekansta kalarak ya da bu frekansı yakalamaya çalışarak bunu yayarsan, sen de bereket ve bolluğunu düşünmeyeceksin o zaten geliyor.
Tek yapman gereken şey, her an sevgide kalabilmek. Önünde, alınganlık, kuşkuculuk, bağ kesmek, küsmek gibi duvarlar var. Onları bırakmalısın. Yoksa yeniden kapanacak timüsün.
Timüs, bağışıklık sistemini baştan sona yenileyecektir. Vücudun da biyolojik olarak değişime girecektir. Artık adımını attın. Bu enerjinin seni kavramasının, bütünü sevmenin, bütüne hizmet etmenin nasıl harika bir bağ duygusu oluşturduğunu tattın.
Onu yeniden hatırlayarak tüm meditasyonlarına ekle.
Seni bekliyoruz.”
Bu arada, bedenime girmeden önce, dünyanın bir ruhu olduğu gibi, diğer gezegenlerin de bilinçleri ve ruhları olduğunu gördüm. Onlar bir konsey kurmuş gibiydiler. İlk kez görüyordum. Bir davet aldım katılmak istersem katılabilirsin diye hissettirdiler.
Sonra geri döndüm.
Bedenime her duyguyu indirmem gerekiyordu. Meditasyonun bitişinden sonra 30 dakika boyunca yüksek elektriği ve duyguları yerleştirmekle uğraştım.
Yüksek voltaja bedenim alışkın olmadığı için, uzunca bir süre, hasta olur gibi hissettim. Baş ağrısı, mide bulantısı, kısa süreli kusma hali, ishal, hafif boğaz ağrısı başlangıcı kulaklarda arı vızıltısı gibi bazı etkileri olabiliyor.
Ancak bunlar çok büyük bir hızla kayboluyor. En iyi çare, uyumak. Vücudunuz uyku isterse hayır dememeye çalışın.
Az yemek yemeyi isteyecek. Bunu da yapın. Bir de alttan olumsuz duygu ve sıkıntı gelebilir. Onu da topraklayın.
Egolardan kesinlikle el çekin.
Sevgimle,
Seda DİKER