DUYGU SİMYASI NASIL YAPILIR?

27 Eylül 2024

Ben çocukken, korkularımdan nasıl kurtulacağımı bilemezdim. Dahası, anneme sorduğumda, bana, “Korkmamayı büyüdükçe öğreneceksin. Aklını kullan.” derdi. Oysa ki, büyüdükçe, aklımı ve mantığımı kullandıkça, korkularım azalmadı. Ne yazık ki, onlar daha da derinlere gömüldüler. Ben bastırdığımı zannederken, onlar ben aktif olarak hissetmesem dahi, sinsice hayatıma olumsuz olaylar, korkacağım türde durumlar çekmeye devam ettiler. 

Düşünceler yoluyla, analitik zihnimle korku ve nefretlerimi, suçluluk ve utançlarımı geçiremeyeceğimi son 15 yılda daha güzel öğrendim. Çünkü artık bilim insanları bu konuya el atmışlar, incelemişler, ölçmüşlerdi. Sonuç olarak, 1991 yılında kurulan HeartMath Institute (Kalbin Matematiği Enstitüsü), duygular ve kalbin, düşünceler ve beynin çok daha üzerinde bir güce sahip olduğunu ölçtüler. Hatta duyguları değiştirmek için bazı hafif yöntemler önerdiler. Ben de 2020 yılında, HeartMath Institute’un eğitimine katılarak, onlardan belge aldım. Hatta uygulamak üzere yetki aldım. 

Ancak, kendi deneyimlerim ve araştırmalarım, bana çok daha derin bir felsefe ve simya yolculuğunun kapısını araladı. Sufizm ve yanmak kavramları, bana çok daha derin bakış açısı sağladı. Böylelikle, duygu simyasını mantığını kendi içimde oturtarak, simyanın çerçevesini çizebildim. Belki de 15 yıldır, hem kendi hayatımda hem de danışanlarımın hayatında başarılı uygulamalar yaptım. 

Bana en çok başvuranlar, aşk acısı, ayrılık acısı yaşayanlar oldu. İnsan belirli bir dönem yasını yaşamalıdır elbette, ancak bunun çok uzun sürmesine, aşırı can yakmasına gerek yok. Ayrıca, suçluluk ya da korku hissettiğimiz için bazı kişilere aşırı taviz verdiğimiz, gereğinden fazla fedakarlık yaptığımız, ancak kendimize haksızlık ve zulüm yapılmasına sebep olduğumuz durumlarda da duygu simyası çok işe yarıyor. Ya da, bereket, aşk, başarı gibi güzellikleri hayatımıza çekmemize engel olan korkuları, endişeleri, değersizlikleri tamamen yakarak, bir daha hissetmeyecek kadar dönüştürebiliriz. 

İNANÇ: Düşüncenin Duygu İle Perçinlenmiş Halidir

Hayatında sürekli tekrar eden bir yoksunluk, yarıda kalma, ya da kötü olaylar zinciri varsa, bunun sebebi, bilinçaltında var olan olumsuz bir inançtır. Ya doğuştan gelmiştir ya da sen küçükken yerleştirilmiştir. Her bebek, büyütülürken, içine doğduğu ülke, inanç sistem, toplum ve aile ile şartlandırılır. Bu inançlar, o kişinin ömür boyu hayatında tekrar edecek olayları oluşturur. 

Örneğin, henüz 2 yaşındayken yere cam bardak düşürerek kırılmasına sebep oldun. Bir aile hiç sorun çıkarmadan, güvende olmanı sağlarken, başka bir aile seni “Beceriksiz, aptal” diye yaftalayabilir. Bilinçaltın kendini beceriksiz, başarısız ya da şanssız olarak kaydeder.

Diyelim ki bir yetişkin oldun. Bu kaydı temizlemediğin sürece, yani duygusunu SİMYA ile dönüştürmediğin sürece, hangi yöntemi uygularsan uygula yeniden kendini tekrar eder. Hele analiz yapmak, çocuklukta anne ve babanı anlamak, sana yapılanları hatırlamak, kesinlikle yeterli değildir. Özellikle de kadın bünyesinde, duygular erkeğe nazaran çok daha kuvvetli ve çeşitlidir. Bu yüzden kadınların daha fazla duygu simyası yapmayı öğrenmeleri gereklidir. 

Yetişkinlik döneminde diyelim ki aşık oldunuz. Ya da yeni bir heyecan içindesiniz. Bir ay boyunca her gün arayan kişi, son bir haftada aramalarını azaltıp sessizliğe büründüğünde, korkmaya başlarsınız. Endişeyle acaba neden aramıyor diye düşünmeye başlarsınız. Aslında bunu sebebi aşkınızın sizi aramaması değil, o çocukluk kaydıdır. 

Sabah uyandığınızda “Beni aramıyor. Acaba benden bıktı mı? Benim değersiz olduğumu anladı mı?” diye bir düşünce geçebilir. O düşünce, nöropeptidler aracılığı ile omurilik sıvısından böbrek üstü bezlerinize aktarılır. O bir elektrik akımı gibi hareket eder. Böbrek üstü bezleriniz, sempatik sinir sistemini aktive eder.

Sempatik sinir sistemi, savaş ya da kaç emri veren, ölüm kalım meselesi olan bir tehlikenin içinde iseniz aktive olan bir sistemdir. Ancak biz insanlar, sadece kaygı üreterek, olumsuz düşünerek bu sistemin düğmesine basabiliriz. 

Böbrek üstü bezleriniz bu kez adrenalin, kortizol gibi hormonlar üretir. Bu hormonların ürettiği duygular kaygı, korku, suçluluk gibi çok güçlü ve yapışkan olan duygulardır. Hatta uzun süre hissedilirse, hastalık üretme riski vardır. Biz, o duyguyu bastırmak amacıyla aşık olduğumuz kişiyi defalarca arayabilir, onu kıskanabilir, daraltabilir, bağırıp çağırabiliriz. Ya da küsüp geri çekilerek, onu pasif agresif şekillerde cezalandırabiliriz. Her iki davranış modeli de bizi, serotonin üretmemize yol açarak rahatlatır. 

Ancak, sevdiğimiz kişinin gözünde prestij kaybı yaşarız. İşte bunu birkaç kez tekrar edersek, beynimiz yaşadığı zinciri otomatik pilota atar. Yani artık nörolojik bir ağ oluşur. Öğrenilmiş kaygımız ve davranış biçimimiz haline gelir. Bu kez, artık mutlu olmak için ceza vermeyi ya da saldırmayı uygun bulur, ya da bunu yapmazsak onu kaybederek ölümden beter bir korkuyla yüz yüze geliriz. 

Yanmak, Simyanın Olmazsa Olmazıdır

İşte bu nörolojik ağ, yani kısır döngü oluşunca, artık çıkış için 3 şeyden birini bırakmak gerekir. Duygu, düşünce ya da davranış. Bu üçlüden en güçlüsü duygudur. Pat diye hissetmemeyi başaramayız. Ya da bir duyguyu bastırmak bize daha büyük problemlere yol açarak, duygunu getireceği kötü, acı verici olayların adedini artırır. Düşünceleri de pat diye kesemeyiz. 

Öyleyse, en mantıklısı, ego taktikleri dediğimiz, davranış yani duygu ve inancımıza verdiğimiz tepkiyi kaldırmaktır. Örneğin, onu aramak isterken aramamak, takip etmemek, dedektif gibi WhatsApp durumuna bakmamak, sosyal medyasındaki diğer kadınları kıskanmamak, varsayımlarda bulunmamak bunlardan birkaçıdır. Ancak herkesin davranış biçimine göre, kişiye özel ego taktikleri bulunmalı ve derhal kesilmelidir. 

Bunu yaptığınızda, beden serotonin üretemez. Sadece korkusuyla, hatta en büyük yok olma, ölüm gibi korkularıyla yüzleşir. Bu yüzden timüs bezi geçici olarak büzüşür. Bağrı yanar. İşte YANMAK dediğimiz şey budur. Bağrınızdaki yanma geçicidir. 

  1. Eğer ego taktiklerinize bu yanmaya dayanamaz ve el sürerseniz, kurtulamaz ve başa dönersiniz. 
  2. Eğer hiçbir şekilde el sürmezseniz, 2 saat sonra vücut kendiliğinden serotonin üretir. 

Böylece, kısır döngünün dışına çıkmış olursunuz. Yanma boyunca, aslında vücut bir değişim geçirmektedir. Korku, suçluluk gibi hangi duygusu ile hareket ediyorduysa, o duygunun yanan kısmını bir daha asla hissetmeyecektir. Çünkü o korku, değer duygusuna, sevgiye dönüşecektir. 

Buna Duygu Simyası diyoruz.

Youtube