12 Kasım 2020
Sevgili Dostlarım,
Hepinize Merhaba. İnsanlık tarihin hiçbir yerinde, hayatta istediklerine ulaşmanın önünde kendi duygularının olduğunu bilemedi. Sadece ve sadece kendi iç dünyasının, kendi ayağına dolandığını yeterince anlayamadı.
Yok, sakın bana itiraz etmeyin. Bunu gerçekten söylüyorum. Bilmek yetmiyor.
Nasıl kısıtlanırız? Örneğin bir şey yapmak için yeterince paramın olmaması, ya da iznimin olmayışı gibi durumlar yaşadığımızda, birilerini suçlama eğiliminde oluyoruz.
ÖFKE, SUÇLULUK VE UTANÇ, EN BÜYÜK DUVARDIR
İstedikleriniz ile yaşamınız arasındaki en büyük duvar, öfkelerinizdir. Ne yazık ki çok kolay öfkeleniyoruz. Ve hemen birilerine sevgisizce, şefkatsizce yaklaşıp ona ceza vermeyi istiyoruz. Ceza da öyle her zaman bağırıp çağırmak, aleni bazı can yakıcı sözler söylemek gibi de olmuyor. Bazen de küsüp gidiyoruz, kendimizden mahrum bırakıyoruz, ya da en önemlisi kendimizi suçlayarak kendimizi mahrum bırakmaya başlıyoruz. İşte tam o sırada, bir sabotajcı kimlik içimden çıkıp, her güzelliği mahvetmeye başlıyor.
Sonra olaylar bozulmaya başladığında, daha da fazla kurban gibi hissederek, hayatı, Allah’ı, en sevdiklerimizi suçlamaya devam ediyoruz. Hayata küsenler, yaşama sevincini kaybedenler, hiçbir güzelliğin kendisini bulacağına inanmayanlar, umutlarını kaybedenler etrafta uçuşuyor.
Son dönemde ülkemizde bunu daha da hisseder olduk. Hepimiz birbirimizi kıskanıyoruz. Biz mutsuzken, mutlu bir azınlığın hiçbir zahmete katlanmadan bizim istediklerimize kavuştuğunu sanıyoruz. Ceza vermeye, birbirimizi düşürmeye, saldırmaya, aşağılamaya, iğneleyici, sözler söylemeye devam ediyoruz.
Hiçbir şey yapamasak, bu tip insanların var oluşu ve bize de saldırıyor oluşu, canımızı sıkmaya başlıyor. Onlar bizi ısırdıkça baştan çıkarak, biz de onları ısırmaya kalkışıyoruz.
Eh…
Bir yanımız haklı. Çünkü iç dünyamızdaki duyguları değiştiremezsek, asla ve asla herkese sevgi ve şefkat besleyemeyiz. Bu sefer de, sessiz kalırsak, biz de ısıramazsak, DEĞERSİZLİK duygusu ile boğuşmaya başlarız.
İSTEKLERİMİ NASIL OLDURABİLİRİM?
İşte yapmamız gereken birkaç maddeyi buraya sıralıyorum. İlk önce, ne istediğimi bilmeliyim. Ve bunu belirli bir kişi ile değil durum ya da duygu ile ifade etmeliyim. Örneğin;
“Ahmet ile aşk yaşamak istiyorum” diyemem. Bunun yerine, “Karşılıklı aşkların nem güzelini yaşamak istiyorum” demelisiniz.
“!00.000 TL istiyorum” değil 100 bin TL olsaydı ne yapacaktın? Örneğin şahane bir düğün mü?
“Ben hayallerimdeki gibi bir düğün yapmak istiyorum” demelisin.
Bunun önünde hangi duvarların var sanıyorsun? Elbette değersizlik duyguların, inançsızlıkların, hak etmediğin, kendi istediklerini yaşayabilen mutlu azınlık olarak gördüklerine duyduğun öfkelerin, sana haksızlık yapanlara dair duyduğun nefretlerin… Ve hatta bunlardan çok daha fazlası… Belki de bunları yaşarsan hissedebileceğin potansiyel suçluluk ve utanç duyguların…
İşte o büyük duvarında ne var bilmiyorsun öyle değil mi? Ve eğer bir yardım da alamayacaksan, öyleyse evinde şu adımları takip etmelisin:
İşte bu kadar. Ancak kolay değil, öyle değil mi?
Ama o sizin dışarıdan, uzaktan bakıp da gıpta ettiğiniz kişilerin yaşamlarında istedikleri neden kolayca onlara geliyor sanıyorsunuz?
O ALANDA (Örneğin çocuk sahibi olmak, aşk yaşamak, evlenmek gibi)
Siz, Allah olmadığınıza göre, kişinin ne ruhsal borcunu ne de hangi alanlarda mutsuz olduğunu da bilemezsiniz, teslim olup olmadığını da bilemezsiniz. Dışarıdan belli olmaz.
Dolayısıyla, bu maddeleri düzgünce uygulayın. Başkaları ile kıyaslamayın hayatınızı. Yol boyunca bir defter alın ve rüyalarınızı ve hayatınızdaki değişik olayların size hissettirdiği duyguları not edin. Oralarda egodan uzak durun.
Bunlar tek başınıza çok zor geliyorsa, o zaman benim aşağıdaki workshoplarıma katılabilir, yetmezse bireysel seanslara katılabilirsiniz.
Sevgilerimle,
Seda Diker
TAVSİYE KİTAPLAR
1.Duygu Simyacısı
2.Haydi Kavuş Artık
TAVSİYE WORKSHOPLAR
1.Duygu Sökümü ve Tohumlama
2.21 Günde İstenmeyen Duygu ve Düşüncelerden Kurtulmak
3.Kilit Taşı ve Acıları Yakma Rehberi