Sevgili Dostlarım,
Hepinize Merhaba. Bu yazı dizimin ilk 4 tanesinde, sizlerle ilişkilerin bir okul olduğunu, bazılarımızın, hatta büyük çoğunluğumuzun doğru ve güzel ilişkileri yakalayabilmesi için, alt 3 çakranın derslerini almak ve sınavları geçmek zorunda olduğunu anlatmıştım.
Yazı dizisine aşağıdaki başlıklara tıklayarak ulaşabilirsiniz:
Neden sadece ben? Neden bazıları doğuştan bu konuda hiç zorlanmadan ilişkiyi yakalıyor sorusuna cevap vermiştim. Ve sırasıyla hangi davranış özelliklerimizin ne tip ilişki ve erkek/kadın modelleri çekeceğini, hangi duyguların ne tip sınavları olduğunu anlatmıştım.
Bakış açımız daima şu olmalı:
- Kendimi başkasıyla kıyaslayamam çünkü onların da hayatlarında başka sınavlar var. Herkesin hayatta uğraştığı bir alan var.
- Çok iyi ve ömürlük ilişkileri olanlar, muhakkak kalbi açık, gerçek sevgiyi öğrenmiş, takdir etmeyi, karşısındaki kişiyi değiştirmek yerine onun olumlu özelliklerine odaklanmayı bilen, iletişimini doğaçlama bile olsa çok adil ve düzgün yapabilen, egolarına hakim kişilerdir, çoğunlukla…
- Şurası bir gerçek: Bazıları böyle kalbi açık olmasa da iyi bir ilişkiye sahipmiş gibidir. Karşısındaki kişi ona kul köle olur. Ancak bu dışarda görünendir. Bizler hiçbir zaman içeride neler döndüğünü bilemeyiz. Çünkü bu tip birlikteliklerde, gerçek bir kalp açıklığı yoktur. O da bir nevi ikinci çakranın domine etmek, köle efendi ilişki modelleri, ya da manipülasyona açık birliktelikleridir.
İLAHİ SEVGİ NE DEMEKTİR?
Kime sorsam, “Ben sevmeyi biliyorum” der. Çünkü birine aşık olmuştur. Ya da uzaktan bile olsa hayranlık beslemiştir. Ya da, sevdiği için ona sahip olmak, onunla hayatta bir şeyler yaşamak istemiştir. Onu koruyup kollamak istemiştir. Ancak bunların hiç biri, ilahi sevgi değildir.
İlahi Sevgi şu özellikleri barındırır:
- İlahi sevgi, bir insanı değil, HER İNSANI Din/mezhep, Etnik köken, Milliyet, Kültür, Davranış biçimine göre sevmek, ilahi değildir. İnsan ayırt etmek, sevgisizliğin ta kendisidir.
- Hayvanları, zararlı ya da tehlikeli olduğunu düşündüklerimiz dahil, sevebilmektir. Ağaçları ve doğayı sevebilmektir. Onların içinde Allah’ın nefesinin olduğunu anlayabilmek, ve sadece bu yüzden dahi, ZARARSIZLIKesasına göre yaşayabilmeyi başarmaktır. İlahi Sevgi, hiçbir canlıya zarar vermez.
- İlahi Sevgi, her kimin olursa olsun, çocukları korur ve kollar. Her çocuğu sever. Onların, belli bir yaşa kadar Allah’ın bize kutsal emanetleri olduklarını bilir. Anlar. Onların da Bilgeolduklarını, içlerinde Rabb’lerinin gücünü taşıdıklarını, hayat amaçlarının zaten doğuştan belirli olduğunu, o ruhların da her birinin hediyesi ile doğduğunu, dolayısıyla çocukları zorla sevmedikleri şeylere yönlendirerek sınır çizmek yerine, onların kalplerini coşturan alanları bulup oradan yola çıkarak hayat amaçlarını gerçekleştirmelerine aracılık etmek gerektiğini kabul eder.
- İlahi Sevgi, bizi tercih etmemiş bir kişiyi zorla bizi sevsin diye, aramızda çekim var diye hayatında tutmaya çalışmaz. BAĞIMLI OLMAZ. İlahi sevgi asla bağımlı değildir, ancak sağlıklı bağlanmayı çok iyi bilir. İçten gelen bir bilgidir bu.
- İlahi sevgi, ceza vermez. Sadece sonuç yaşatır. Yani birisinin cezasını sadece Allah verebilir.Çünkü o kişi ile aramızda belki ruhsal bir borç/alacak ilişkimiz vardı, ya da ruhumuzun o derse ihtiyacı vardı. Bunu bilemediğimiz için, kibirli davranarak kendimize haksızlık yapıldığına takılı kalmamalıyız. Sadece bu davranıştan nasıl bir ders alabiliriz, bunu anladıktan sonra, sınır çizmeli, hayır demeli ve o kişiyi hayatımızdan belirli bir mesafede ya da uzak tutmalıyız.
- İlahi Sevgi, şefkatlidir.Ancak birisi yardım istemeden, onu zorla kurtarmaz. Onu zorla şifalandırmaz. Bazen de kişinin ruhunun o deneyimi yaşayarak bir şeyler öğrenmesi gerektiğini anlar. Ve onun yaşadıklarından kendisi vicdan azabı ya da suçluluk duymaz. Ancak, o kişi yardım isterse, alabildiği ölçüde elinden geleni yapar.
- İlahi sevgi, birisi kalbini açamıyorsa, onu zorla ikna etmeye çabalamaz. Çünkü o kişinin en derininde ölüm/yaşam korkusu vardır. Kişinin korkularına ve bilinçaltı durumuna saygı gösterir ve başkasına yönelir.
- İlahi sevgi özgür bırakır.Kısıtlamaz. Kişinin gönlü nasıl isterse öyle davranmalıdır. Kendini nasıl ifade etmek istiyorsa, öyle ifade etmelidir. Bu yüzden, kıskançlık ve kısıtlamalar, ilahi sevgiye tamamen aykırıdır ve asla sevgi belirtisi değildir. Sadece korku belirtisidir.
- Son olarak, ilahi sevginin en önemli maddesiolan KENDİNİ SEVMEK, KENDİNİ AFFETMEK konusuna değinelim. İnsanlar, kendilerini sevmeden, başkasını sevemezler. Bunu nasıl anlarız? Kendimize kötü bir davranışta bulunulmasına müsade etmediğimizde, bunu yapanlara ceza vermek yerine sınır çizip uzaklaştırdığımızda anlarız.
- İlahi Sevgi, Allah’ı sevmek ve ona iman etmektir.Her şekilde, bir hayat yolculuğunda, teslim olabilmek demek, yolu kaybettiğimizde ya da bir engelle karşılaştığımızda, kendi duygumuzu dönüştürerek, kilit taşına inip oradaki yanarak teslim oluşu sağlayarak, ve daha sonra Rabb’in gösterdiği yoldan ilerleyerek sorunu çözebilme cesaretimizdir. İman gücü tam olarak bu demektir. Yoksa hiçbir şey yapmadan ya da kendi kafama göre bulduğum çözümlerde Israr etmek demek değildir.
GÖNÜL GÖZÜ NASIL AÇILIR?
İşte burası, pek de duymaktan hoşlandığımız bir yer değil. Gönül gözü, en az bir kez hayatında yana yana SADECE İMAN GÜCÜYLE, Rabb’ine teslim olabilmiş kişilerde açılmaya başlar. Gönül gözü açılmadan önce, İlahi varlıklarla temas edebilmek, mesajlar alabilmek, rehbersiz ilerleyebilmek çok da mümkün değildir. Ne yazık ki kişinin egosu devreye girebilir. Çoğunlukla, korkular alt 3 çakrada daha baskındır.
İMAN GÜCÜ NE DEMEKTİR?
İman gücü, sadece Allah’ın varlığına inanmak ve onun fiziksel şartlarını görüntüde yerine getirmekle olmuyor. Bunu yaşamlarınızın kalitesinden, isteklerinizin ve dualarınıza kavuşmanızın süresinden de anlayabilirsiniz. Hayatta sürekli aksilikler çıkıyorsa, bilin ki siz, egonuzu yani karanlık ve ışıksız yanınızı devreye sokmuşsunuzdur. Ancak Rabb’e bıraktığınızda yani onun yöntemleri ile isteğinize kavuşurken, örneğin,
“Ben Ahmet’i istiyorum. Ama Allah’a bırakırsam, Ahmet’i elimden alacak. İstemediğim birini verecek”
“Bereket istiyorum. Ancak Allah bana vermiyor. Hayat beni sıkıştırıyor. Ama para insanı bozar. Çok para istemem”
gibi saplantılı düşünce ve inançlarınıza aykırı hareket etmek zorunda kalacaksınız. Kendi yargılarınızı temizlemeden, Rabb’iniz size fazlasını vermeyebilir. Çünkü belki de o yargıyı, o saplantıyı, o bağımlılığı önce yenmenizi istiyordur. Acı çekmeye, yanmaya gönüllü değilseniz, iman gücünden bahsedemeyiz.
Ya da aşk beklerken öylece aşk acıları ile aylarca yıllarca yanıyorsanız, burada Rabb’in ışığından söz edilemez. Burada sizin acı çekmeniz ile iman gücünün sizi yakması aynı şey DEĞİLDİR. İman gücü, sizin ilk önce Allah’ın önünüzden almak istediği yargıyı, sevgisizliği, bağımlılığı, yani alt 3 çakraya ait nefsinizi temizleyerek ilahi sevgiye gelmenizi ister. Bunun için sadece o oturduğu yerden sizi temizleyemez, sizin de nefisten el çekmeniz gerekir. Bu yolculukta yol gösterecek Duygu Sökümü, Kilit Taşına inmek ve Yanmak, 21 günde istenmeyen düşünce ve duygulardan kurtulmak gibi yöntemleri kullanabilirsiniz.
Tüm bunların bizim ilişkilerimize nasıl yansıtılacağını, bir sonraki yazımda bulabilirsiniz.
Sevgilerimle,
Seda DİKER