22 Mart 2020
Siz hiç bilmediğiniz bir duyguyu sıfırdan hissedebilir misiniz?
Hayatta hiç mutlu ve mükemmel bir evlilik görmediyseniz, ya da çok güçlü ve şefkatli bir erkek örneğiniz olmadıysa, böyle bir erkekle evlendiğinizi hayal edebilir misiniz?
Elbette ki hayır. Hayal bile etseniz, o evliliğin nasıl bir his olduğunu bulabilmek hemen hemen imkansızdır.
Sebebi ise, yine bilimle açıklayacağız.
Bedenimizde duygu ve düşünceler yumurta ve tavuk misali birbiriyle bağlantılıdır. Hangisini hangisi türetiyor, bir süre sonra ayırt edemezsiniz.
Haydi gelin biraz otonomik sinir sistemimizi inceleyelim. Otonomik yerine otomatik de diyebilirsiniz, çünkü burası, beynimizin bir programı otomatik pilota atmasıyla alakalıdır.
Bir ceylan düşünün. Bir aslan tarafından kovalanıyor. Hem arslan hem de ceylanın vücudu, son derece ilkel bir mekanizmanın düğmesine basar. Kısa dönemli stres başlar. Arslanın karnı açtır ve koşması kovalaması lazımdır. Ceylanın ise hayatını korumak için kaçması gereklidir. Bu yüzden sempatik sinir sistemi, acilen adrenalin ve kortizol üretimine geçer. Ve hayvanın bedeninde müthiş yüksek seviyede bir enerji açığa çıkartır. Bu neden böyledir? Çünkü ya kaçmak ya da savaşmak zorundalar. Ancak ceylan arslandan kaçabilirse, vücudu 15 dakika içinde normal huzur ve güven seviyesine geri döner.
Buna kısa dönemli stres diyoruz ve hepimizin bedenleri bu kadarcık stresi kaldırabilir.
Biz insanlarda durum biraz farklıdır. Artık taş devrinde yaşamıyor olmamıza rağmen, yargılayıcı bir babanın, öfkeli bir patronun, umursamaz bir aşığın kafamızda yarattığı endişe ve kaygılar, aynı sempatik sinir sistemini aynı şekilde harekete geçirir. Üstelik biz düşünmeyi de kesemiyoruz, öyle değil mi? Uzun sürdükçe, günlerce aynı adrenalini salgılamaya devam edebiliriz.
Para endişelerini, dünyanın tuhaf gidişatını, savaş ve ekonomik durumu, virüsleri saymıyorum bile. Sevdiğim kişi beni aramadı diye üzülmelerimiz var ya, işte onlar da aynı sinir sistemini harekete geçiriyor.
Bu durumda, beyin nörotransmitterler vasıtasıyla sinir ağına ve hücrelere, nöropeptidler ise kimyasal moleküller vasıtasıyla hormon bezlerine aktivasyon gönderiyor. Örneğin böbrek üstü bezlerimiz, adrenalin ve kortizol salgılamaya başlıyor. Ancak düşünceler devam ettiği için, bizim adrenalin ve kortizollerimiz durmak bilmiyor. Kortizolün fazlası, insülini etkileyerek kan şekeri değerlerimi bozuyor. Bağışıklık sistemimin gücünü düşürüyor.
Hormonlar, türev duygu oluşturuyor. Öfke, nefret, endişe, hüzün, mutsuzluk hissetmeye başlıyoruz. Ve ona göre de duygusal tepkiler ya da davranışlar sergilemeye başlıyoruz.
Beyin, bu davranışları görünce, “Bu düşünce tuttu biraz daha fazlasını üreteyim” diyerek yeni fakat benzer düşünceler üretiyor.
Fazla enerji ne olacak peki? Ben ceylan gibi koşmuyorum arslan gibi kovalamıyorum. Erkek olsam daha kavgacı olabilirim, saldırgan olabilirim. Kadınsam da daha çok laf sokup daha bağımlı ya da daha büyücü, manipülatif hale gelebilirim.
Bu enerji, beynimde yüksek bir farkındalık seviyesi oluşturuyor. Bu olumlu bir etki değildir. Ne yazık ki, o yüksek seviye, uyuşturucu gibi etki eder. Ve bizi o hormonları sürekli üretmeye bağımlı yapar.
Yani:
BİZİ ÜZEN KİŞİ VE DURUMLARA BAĞIMLILIK
KURBAN GİBİ HİSSETMEYE YA DA ÖFKEYE BAĞIMLILIK
DEĞİŞMEYİ REDDETMEYE BAĞIMLILIK GELİŞTİREBİLİRİZ.
çünkü öz hayat enerjimiz dururken enerjimizi buradan alıyoruz.
Zaten böyle bir bağımlılığımız varken, egomuz kesinlikle değişimi sabote etmeye çalışacaktır.
“Yazmaya vakit bulamadım”
“Her gün defter tutamadım”
“Benim hayatım çok zor. Öyle olaylar oldu ki aksatmak zorunda kaldım”
Tüm bu bahaneler, aslında yazı yazarak, düşünce ve duygu sökümüne girerek, duyguyu bypass etmemizi ve olumlu duyguyu vücudumuza tanıtmayı engellemeye çalışır. Bu çalışma, bizi konforlu alanımızdan çıkartarak bilinmeze götüreceği için hiç istekli değilizdir. Bu gizli sabotajcının farkına varmak çok önemlidir.
Düşünce değişim tekniği yazımı okuyarak yaptığınız ve bulduğunuz hangi düşüncenin değişmesi gerektiği kısmı tamamlayın. Sonra sanki değişmiş ve tüm yeni deneyimler zaten yaşanmış gibi, size ve durumunuza özel değişimi bir kağıda yazmaya başlayın. Ama lütfen sadece duyguları yazın.
“Oh be, hayat ne rahat ne güzelmiş. Hiç bilmiyordum bu kadar rahatlayacağımı. Ne kadar mutluyum.” gibi bazı cümleleri sayfalarca yazın. Duygunun frekansı bedeninizde oluşmaya başlayacaktır.
Tek başınıza yapamaz ve yardım almak isterseniz, özellikle yurt dışındaki dostlarım online seans da alabilirler.