AYRILIK YÖNETİMİ

9 Aralık 2024

Artık acı çekmek istemiyorum?

Artık onu unutmak istiyorum?

Seni yüreğimden söküp atabilseydim?

Kim bilir kaçımız, bizim için özel olan bir insan için böyle şeyler düşünmüşüzdür. İlişkimizi sürdüremediğimiz için öfkelenip acı çekmişizdir. Hatta ondan nefret etmişizdir. Belkide onunla ilişkimizi bitirmişizdir. Ama yine de onu tam anlamıyla  kalbimizden, beynimizden söküp atamamışızdır.

Ayrılıklar, bir ilişkinin en zor kısmıdır. 

Başlarken  ne kadar yukarıya çıkıyor, bulutların üzerinde ne kadar kalabiliyorsak, ayrılırken de o kadar dibe vurur, acı çekeriz.. Eğer duygularınızı bastırmıyorsanız, acı çekersiniz.

Bazen de duygularımızı bastırmayı tercih ederiz çünkü acı çekmeyi istemeyiz.  Acı çekmekte kaçırmak, aslında ruhunuzda bir yerde gizli bir DiRENÇ olduğunu gösterir. Hayatın akışına direnç gösteriyorsak, acı çekmeye başlarız.

Tıpkı hızla akıp giden bir nehirde ters yönde hareket etmeye çalışmak gibi bir şeydir bu. Hiçbir yere varamayız. Hatta üzüldüğümüzle kalırız.

Oysa acıları, beynimizle, düşünce gücümüzle bastıramayız. Tam tersine, acımızı dindirecek tek yol, ona kabul vermektir. Dibe vurma ya direnç göstermezsek ve duygularlamıza sahip çıkarsak, zaman içinde ferahlar, unutmamız gerekenleri unutur, karşımızdaki kişiyi affederiz.

Peki aynı acıyı bir daha yaşamamak için ona kabul vermek yeterli olur mu?

Ne yazık ki hayır. Çünkü yaşadığImız acıların ardında aslında yine bir korku yatıyordur. 

Pek çok hanımla çalıştım. Ayrılık acısı yaşarken, kendi bilinçaltına yerleşmiş. Esas korkularıyla yüzleşmekten kaçıyordur. Mesele kaybetme korkusu?

Kaybetme korkusu, bir insanı ne olursa o/sun hayatımızda tutmaya çalışmamıza sebep olur. 

Ama kaybetme korkusunun da derinlerinde ‘Ben yetersizim? korku kalıbı yatar.

Pek çoğumuzun kök korkuları, Yetersizlik, Güçsüzlük, Güvensizlik gibi belli başlı ana korkulardan türer. Bunların sonucunda karşımızdaki kişiyi kontrol etmek isteriz. Onu kaybetmemek için ödünler veririz.

Hatta kimimiz sevgisini adeta karşısındakini  borçlu  bırakmak için fazlasıyla  lüzumsuzca verir.

Bak ben sana kendimi feda ettim, bana  bunu nasıl yaparsın? diyebilmek için.

Oysa, asla kurban yoktur. Kurban rolünü oynamayı seçen bizleriz. Bu rolden bazen beslendiğimiz bile fark eder çok şaşırırız.

Acı çektiğimiz bir ilişkiyi bitirebilmek, yine bu duygunun içine korkmadan dalıp, kendimizle yüzleşmekten geçer. 

Kendimizi tanıyabilirsek, zaten artık bir daha aynı hataları yapmayız. 

O dürtümüz kaybolur. Ve bir sonraki ilişkimiz de daha iyi bir erkeği hayatımıza çekebiliriz. Eğer biten bir ilişkinin ardından dönüpte kendimize bakmıyorsak, hatalarımızı görmüyorsak, dengeye gelmek olumsuz kalıplarımızı, kök korkularımızı temizlemeye çalışmıyorsak, bir sonraki ilişkimizi yine aynı tarz olur. Ve bu kez, artık kısır döngünü içine haps oluruz.

BAĞIMLILIK ANALİZİ 

Tekrarlayan ilişki sorunları olan kadınlar ile kişisel bazda yaptığım seansların yanı sıra, dönem dönem maksimum 10 kişilik gruplarla da çalıştım. Bu çalışmalar sırasında toplu olarak bilinçaltı analizleri yaptık, hayatlarında unutamadıkları ya da kendilerini çok üzen erkeklerle ilgili kişisel bazda bir liste hazırlattım ilk önce onlarla ilgili neden üzüldüklerini anlatabilecekleri özel bir soru sordum. Birkaç madde ile listelediler. 

Daha sonra , onları neden unutamadıklarını ifade edebilmeleri için onlardan aldıkları en güzel şeyleri listelemelerini istedim.

Yukarıdaki alıştırma, aslında enerji kancaları ile ilgili bir çalışmanın parçasıdır. Zihnimizde yer eden, bizi çok üzen, ama hakkında bir türlü düşünmemeyi, unutmayı başaramadığımız erkekleri ya da ilişkilerimizi, kalbimizden ve beynimizden tamamıyla söküp atabilmeyi sağlayacak bir çalışmanın.

Bazen bizi çok üzse de, hiçbir mantığı olmasa da, kalbimize söz geçiremeyiz. Bize kötü davranan erkekleri ya da kişileri hayatımızda  hala tutmak isteriz.

Onlar şeklen terk etsek bile, bir türlü aklımızdan çıkartamayız. Sürekli bize yaptıklarını düşünürüz. İyi ya da kötü pek çok olayı tekrar tekrar anarız. Hatta onlardan bir gün intikam almayı bile için için isteyebiliriz.  Yaptığımız davranışlar, gittiğimiz  yerler, bazen de görüştüğümüz insanlar bile sadece onlarla yeniden etkileyebilmek için vardırlar. 

Bu dürtümüz öylesine kuvvetli bir hal alır ki, sonunda zihnimiz iflas eder ve sürekli bunu düşünmeyi bırakabilmek için uzun uzun uyumaya başlarız. 

Hayattan yeterince zevk alamayız.

Hayattan  zevk almamaya başladığımız nokta, bizim sınır çizgimiz olmalıdır.

Hayat her zaman güzeldir. Hayat, çevremizdeki insanlardan  yaşadığımız mekandan, zamandan  hatta paradan bile bağımsız olmalıdır. Eğer belli bir kişi yüzünden hayattan zevk alamaz hale gelmişsek, bu ilişkiye tehlikeli bir bağımlılık geliştirmişiz demektir.

Peki bu bağımlılık neden kaynaklanır?

Her alanda çok zeki davranışlar sergiliyor olabiliriz. Çok başarılı bir iş hayatımız olabilir. Öyleyse neden aynı zekayı basit bir ilişki için kullanmakta zorlanıyoruz? 

Çünkü her insanın bilinçaltında belli inanç kalıplan yatar. Ve kişi, kendisini sadece bu konuda zayıf hisseder. Bu kalıp ne kadar kuvvetliyse, davranışları o denli kuvvetli etkileyecektir.

Sağlıklı düşünemeyiz. Düşünsek bile, uygulayamayız. Kendimizi bu konuda aciz ve zayıf olarak görürüz, ve bu da canımızı daha çok acıtır.  Zayıf davrandıkça kendimize öfkeleniriz. Karşımızdaki kişiyi suçladığımız  gibi kendimizi de suçlarız.

İşte  böyle bir konuda yaptığımız pek çok grup çalıșması sırasında  hanımlara, kendi elleriyle yaptıkları listeyi okutturduğumda, ortaya çok değişik tablolar çıktı. Bunları tek tek burada anlatmam doğru olmaz ama en çarpıcı olanını sizinle  paylaşmak istiyorum. İnsanlar genelde karşısındaki insanları suçlarken, dürüstçe bir liste hazırladık görüyorlar ki, asil değíșmesi gereken kendi egoları.

Karșımızdaki erkekten bizi sürekli beslemesini, sevgisini ifade etmesini, bizim kafamızdaki güzel bir ilişki nasıl olursa öyle davranmasını beklediğimizi görüyoruz. Elbette, beklentilerinizi karșılayacak bir erkek isteyeceğiz. Ama bu beklentilerin arkasında yatan gerçek dürtüleri bulup yakalamamız gerekiyor. Eğer erkeğimizin bize davranışlarında güven arıyorsak, bunu içimizdeki korku nedeniyle değil, sevgi lie yapmalıyız. Dengede olmalıyız. Onunla iletişimimizi düzeltmeliyiz. 

Çünkü kadınlarla erkekler arasında müthiş iletişim farkları var.  Sizin söylediğiniz kelimeleri onun zihni farklı şekilde yorumlayabiliyor.

Tabi en önemlisi, bizim korku kalıplarımız ve inançlarımız bizi dengeden çıkarıyor.

Bazı hanımlarla tek kişilik seanslar yapıp ayrıldıkları ya da ayrılmaları gereken ilişkileri dengeye getiriyoruz. Bu çalışma asla tek başıma yapabileceğim bir şey değildir.

İlaç kullanmadan, hatalı yollara sapmadan, bitirilmesi gereken ilişki, yardım alan kişi ile ortak yapacağımız bir çalışma ile, ruhtan, bedenden, zihinden  ve duygulardan tamamen çıkarılır. 

Artık ona odaklı yaşamak yerine hayatlarını kendileri için yaşarlar. Mutluluk aslında çok yakındır. Korku, õfke, kırgınlık, kıskançlık gibi olumsuz duyguları sistemimizden çıkartıp yaşananların nedenini düşünmeyi bıraktığımızda , karşımızdaki insana sadece 3 his besleyebiliriz.

SEVGİ

ŞÜKRAN 

SAYGI

Sevgi, seni olduğun gibi kabul ediyorum ve böylece seviyorum diyebilmektlr. Onu kontrol etmeden sevebilmektir.

Şükran, hayatıma girdin ve bana yeni hayat dersleri öğrettiğin için, ruhsal gelişimime katkıda bulunduğun ve yaşattığın tüm güzel anılar için teşekkür ederim diyebilmektir.

Saygı ise, onu değiştirmeye çalışmadan, olduğu gibi hiç kontrolsüzce kabul etmek, varlığına, seçimlerine, davranışlarına saygı gösterebilmektir. Öyle ya, her insanın

ruhu yücedir. Eğer bu şekilde davranmayı seçiyorsa, biz kim oluyoruz da onu değiştirmeye çalışıyoruz ki? Karşımızdaki kişinin yaşam dersi almasına zorla vesile olamayız. 

Unutmayın.

Kendimizi değiştirir, geliştirirsek, tüm evren değişir.

Kırılamayacak hiçbir kısır döngü yoktur.

 

Youtube