Kilit Taşı Allah İnancımız İle Alakalı Olunca – Danışan Öyküsü

24 Kasım 2020

Çok tatlı görünen, yumuşacık bakışlara sahip sevimli bir kadındı. Ancak onunla daha önceden yaptığımız çalışmalara bakarsak, son derece çetin ceviz, acımasız bir de egosu vardı. Onu tıslayan, son derece zehirli bir yılana, bir vampire, ya da Medusa’ya benzetebilirdiniz. Oysa ki, Medusa’nın gerçek hikayesinde, kendisini önce kurban hissetmiş, kalbi açık bir kadından bu hale dönüştüğünü fark edebilirsiniz.

İntikam, cezacılık, bizim en karanlık halimizdir. Ne yazık ki ışıkla, kalp açıklığıyla ya da teslimiyetle bir ilgisi yoktur. Ancak o karakter bizi korur. Onun korumasına, zaman zaman masaya yumruğu vurmasına, acımasız dahi olsa sınır çizmesine, hayır demesine ihtiyaç duyarız. O, bugüne dek bizi korumuş yanımızdır. Onu bir anda alıp öldürmek, yok etmek istemeyiz. Zaten bu, şifacılık değildir. Onu yok etmeye kalkarsan, seninle kıyasıya savaşmaya başlar.

BENİM DEĞERİMDEKİ ERKEKLER, BANA BAKMIYOR/YOK

İşte bu danışanımın sınırı buydu. Bildiğiniz gibi, kilit taşı çalışırken, önümüzde hayat boyu asla aşamadığımız bir sınırdan başlamak gerekir.

Kilit taşı, bir köprünün, kubbenin ya da kemerin yüzyıllar, hatta binyıllar boyunca ayakta kalmasını sağlayan, nice deprem ve afetlere dayanmasının arkasındaki güçtür. O, pek çok taşın arasındaki, en tepedeki taştır. Sizin en derindeki Suçluluk, Utanç, Korku gibi ne yaparsanız yapın orada mıhlanmış gibi arada başgösteren duygularınız, işte bu kilit taşı adını verdiğimiz belki de en derindeki tohum yargınızdır. O korkuyu pek çok olumsuz düşünce yapılandırır, besler. Ancak tek bir tanesi, en azılısıdır. Ona kilit taşı diyoruz. Ancak onu bulup yakabilirsek, o zaman o sınırınıza ait korku, suçluluk utanç gibi duygular silinir ve bir daha hissetmezsiniz. Sınırlar kalkar.

Her zamanki gibi, derinlere inmeyi başardık. İlk önce kendisine değersiz gelen, eleştirip yargıladığı erkek modellerini karşısına dizdik. İlk önce cinsellik konusunda oldukça öfkeli bir topraklama gerçekleştirdi. Topraklama, belki de yarım saatimizi aldı. Ancak özünde kabul veremediği şey, kalbi açık olmayan erkek modellerinin kendi kadınlığını ve varlığını hiçe sayarak seks yapmaya çalışmasıydı.

Daha sonra, ona sürekli yapışan, “Seni istemiyorum” dese dahi sanki mecburmuş gibi onlarla görüşmediğinde ona kırılan, öfke duyan erkekleri hedef aldı. Bu da, en az çok değerli bulduğu erkeklerin kendisini görmemeleri kadar önemli bir kutuptu. Orada kabul veremediği ise, erkeklerin sanal bir alemde kendilerini kandırarak, kadını dinlemediklerini, görmediklerini ve kendi hayallerindeki kadından değer almaya çalıştıklarını fark etmekti. Yani her halükarda, GÖRÜNMÜYORUM hissi içerisindeydi.

Elbette, görünmüyorum diye düşününce, gerçekte arzu ettiği erkek modeline de görünmez olmayı kendisinin yarattığını anlamış oldu. Bu idrak, genç kadını sarsmıştı. Fakat bizim kilit taşı, çok daha derinlerde saklı olmalıydı.

Biraz daha deştik.

Derinlerde bir yerde, tüm erkeklere karşı, daha farklı bir hissinin olduğunu gözlemledik.

“Onları değiştirmeli, derslerini vermeliyim. anlasınlar. Ceza vereyim ki beni görsünler”

Ancak, bu yanını erkeklere son derece kuzu maskesi altında, kibarca yapmasına rağmen, erkekler sanki o yılanımsı, Medusa kadının varlığını hissedebiliyorlardı. Kendi değerine yakın olduğunu zannettiği erkeklere ise bu Medusa görünüyor, anında koruma altına almaya çalışıyordu.

Çünkü aslında bu kadının korktuğu şey, aşk duygusunun kendisiydi. Kapılmaktan, acı çekmekteni kandırılmaktan çok korkuyordu. Ve elbette ki, “Benim için bu çok değerlik bir erkek” dediği kişiler, kendisini kandırmaya çalışan tipler olarak karşısında beliriyordu.

BU KABUSTAN NASIL ÇIKARIM?

Kilit taşına inerken, her bir katmanda farklı farklı ego taktiklerimiz vardır. Bu egolara el sürmeye devam ederek kilit taşını yakmaya kalkışırsak, çok canımız yanabilir. Bunu istemiyoruz. Bu yüzden, sakince, bu egoları ayıklamak ve el çekmek, hepsinden çok daha önemlidir. Bu kadının egolarını şöyle sıraladık:

  1. Erkekleri önyargı ile karşılamak
  2. Değersiz bulduklarını cezalandırmaya hazır olmak
  3. Sivri dilli ve eleştirel olmak
  4. Kalbini açıp açmayacağına bakmaksızın seks konusunda onları yargılamak
  5. Sivri dili, son derece sevimli görünerek kullanmak
  6. Flört ederken onu kendisine bağlamak için manipülatif davranmak
  7. Herkesi adam etmek, ders vermek güdüsü ile hareket etmek.

Öncelikle bu davranışlardan herhangi birine el sürerse, kilit taşına inerek onu yakmasının çok daha uzun süreceğini fark etti. Daha sonra bir katman daha aşağıya ve derine indik.

Bu kez karşımızda Allah vardı. Genç kadın ağlayarak devam etti:

“Allah vermiyor işte. Bana öyle bir erkek vermiyor. Ya da öyle biri yok. Hangisi bilmiyorum ama öyle erkek yok. Allah bana vermiyor. Dua da etsem, kendimi de paralasam olmuyor. Burası bir duvar. Korkunç ve acımasız, bana geçit vermeyen bir duvar.”

Bu kez o Allah’ı karşısına oturttum. Ona bu yüzden kızmaya ve yalvarmaya başladı. Ancak içindeki karanlık Medusa konuşuyordu. O, en az karşısındaki Allah kadar acımasızdı. Ve yarım saatlik bir topraklamanın sonunda fark edebildi ki, karşısındaki Allah zannettiği karanlık figür, aslında kendi medusasının, yani kendi koruyucu olarak sarıldığı egosunun özelliklerini taşıyordu.

Bunu fark etmek, genç kadına bir farkındalık getirdi. O varlık kendi karanlığı ise, ışıklı olan, her şeye kadir olan Allah neredeydi? Evet, doğru tahmin ettiniz, O Allah kavram olarak genç kadının bu alandaki düşüncelerinde yoktu. Geri alanda farklı parçalarımız vardır. Ve bu parçaların içinde KORKU, SUÇLULUK, UTANÇ gibi düşük frekanslı duygular yer aldığında, Allah’tan uzaklaşırız. İşte bu yüzden, Allah’tan korkulmaz. O’nun eli tutulur. Bunu korku ile değil, iman gücü ve sevgi ile yapmak gerekir.

Ve, elbette, Rabb’imizin bir kullanım kılavuzu olmalı. Ne yaparsaki, gerçekten ona teslim olmuş oluruz ve O’nun mucizelerini yaşarız.

SEVGİ DOLU ALLAH NEREDE?

Danışanım son derece şaşkındı. “O karanlık varlığın yüzüne bak, nasıl görünüyor?” diye sordum. Yaklaştı, şaşkınlıkla, bu varlığın, prematüre bir erkek olduğunu söyledi. Yani henüz tam erkek olmamış, özgüveni olmayan, kadını tanımayan, yetersiz, sakalları çıkmamış, tuhaf bir varlık olarak tarif etti. Ondan, bu varlığın manyetik alanına girerek okumasını rica ettim.

Okuma bizi şaşırttı:

“Sen eğer olmuş ve yeterli bir erkekle beraber olursan, ben YOK OLURUM. O erkekler var olursa, ben yok olurum.”

Öte yandan, kendisine yapışan ve bir türlü gitmeyen erkek modellerinin tarafı ise şöyle söylüyordu:

“Ben hayata senin enerjinle, senin gibi bir kadının bana ilgisiyle tutunabiliyorum. Yoksa ÖLÜRÜM.”

Her ikisinde de, ÖLÜM/YAŞAM KORKUSU baskındı. Yani bu korkuyu henüz yenememiş erkekler, prematüre kalıyor, karşılarındaki kadını değil, kendilerini düşünüp ona göre hareket ediyorlardı.

ERKEĞİN VE KADININ EN DERİN KORKUSU

Zaten, kitaplar ve kadim bilgiler hep aynı şeyi öğretirler. Bir kadın ile erkek, kalpleri açıkken birbirlerinin olmak için, bir eşik atlamak zorundalar. Bu eşik,

Erkekte: Aşkın ve sevginin kollarına kendini bırakıp teslim olmak için ölüm korkusunu yenmeli. Çünkü tam eşikte, kadına teslim olduğunu ve kadının tükenmez enerjisinde yok olacağını zanneder. Aslında teslim olması gereken yer, Rabb’idir. Ve kalbi açık ve iman gücü yüksek, duygularından korkmayan ve ilahi sevgiyi hissetmeyi başarmış birisi, bağımlı olmaz. Bu yüzden, kadın, o erkeği düzeltmeye çalışırsa, hala alt 3 çakradan hareket ettiği alanlar olduğu için, bilinçsizce ve cahilce, kendi enerjisini o adama kaptırır. yaralanır. Ya da onun bağımlılığına çarpar. Bu genç kadın da erkeklere bunu yapmaya çalışarak, onları ya düzeltip ya aşağılayarak, aslında yine kendisini yaralanmaya, onların bağımlı olmasına ya da onların manipülasyon ve vampirliklerine açık halde tutuyordu.

Kadında: Aşkın ve sevginin kollarına kendini bırakıp teslim olduğunda, kaybetme korkusuna girerek, acı çekmek ihtimaline karşı kendisini kapatıyordu. İşte tam bu noktada, kadın, teslimiyeti başarmalıydı. Ancak o zaman kalp açılır, bu yüksek voltajlı enerjiyi bedeninde hasarsızca, korkusuzca, endişesizce ve oluşturduğu gerçekliği bozmadan yaşayabilirdi. Bu olduğunda, erkek de kadının manipülasyonuna maruz kalıyor ve kalbini bir kez daha kapatmaya çabalıyordu.

ALLAH’A BAKMAK

O erkeğin nasıl ikna olacağını sorduk. Bu kez, kadının kendisine yaşam enerjisi vermekten kaçmamasını istedi. Ancak, kadın bunu yapmamalıydı. Zaten onları bu karanlıkta tutan şeyin, kadının hep zayıf erkek çekerek ona yaşam enerjisi aktarıp düzeltmeye çalışması gibi bir döngü olduğunu biliyorduk. Karşılıklı onları konuşturarak birbirleriyle anlaşmalarını sağladık.

Kadın, ona yardımcı olmayacaktı. Ancak onu Allah olarak ya da kurban olarak görmeyi bırakacaktı. Onu olduğu gibi görecek, ve yargılamadan, aslında karanlığın ya da egoların var oluşunun, dualite ya da bu boyuttaki yaşamın bir parçası olduğunu idrak edecekti.

Dualite ne demekti? Karanlık ve ışık, kadın ve erkek, gece ve gündüz, eksi ve artı kutuplar, birbirleri olmadan var olamazlardı. Yani bu boyutun temel var oluş kuralı buydu. Ancak biz, kendi ışığımızı yükseltip kendi içimizdeki karanlığı kapatarak, dışarıdaki karanlığın bizi görmesini engelleyebilir ve korunabilirdik. Bu yaşam tarzı, buranın kuralıydı.

Böylelikle o erkek de, kadının kendisini gerçek haliyle ve yargılamadan gördüğünü fark ederek rahatladı.

Bu kez gerçek Allah’a seslendik. Ve O’na teslim olarak, insanları;

  1. Düzeltmeye çalışmak
  2. Karanlığı yargılamak
  3. Güçsüz, yetersiz, egoda olanları aşağılamak
  4. Herkesi kurtarmaya çalışmak

gibi konulara da veda ettik.

Böylelikle kilit taşının yanması başlayabilirdi. Yukarıdaki anlayışı edinmedeki kilit taşını yakalamak ve onu yakmak uzun sürebilir. Ancak bu genç kadın, öncelikle alt 3 çakradaki erkekleri rahat bırakmayı, onlara kızmamayı yakacak, Allah’ın kendisine kalbi açıkları vermeyeceğine dair yokluk bilincini de kıracaktı.

Öyle de oldu. Belki de bir gece yandıktan sonra, genç kadın, meditasyonu sırasında, ulaşılmazlık ve yokluk duvarının kalkmış olduğunu sevinçle fark etti.

Her kilit taşı yandığında olduğu gibi, o parçamızın ışığa geçmesiyle kendisine netlik geldi. Herkesi yargılarken, kızarken, kendi kalbini kapalı tuttuğunu ve bu yüzden kalbi açık erkeklere görünmez kaldığını anlamış oldu.

Bir başka güzel sonuç ise, Allah bilincinin sevgi dolu ve güven dolu bir ilişkiye geçmesiydi.

Sevgilerimle,
Seda DİKER

TAVSİYE WORKSHOPLAR

  1. Duygu Sökümü ve Tohumlama
  2. 21 Günde İstenmeyen Duygu ve Düşünceden Kurtulmak (egoları bırakırken işe yarıyor)
  3. Kilit Taşına İnmek ve Acıları Yakmak