Kısır Döngüden Nasıl Çıkarız?

30 Mart 2020

Sevgili Dostlarım,

”Seda, pek çok yöntemin var. Hangisini ne için uygulamalıyım?”

“Kısır döngüm var. Kurtulamıyorum. Kendi başıma ne yapabilirim?”

İşte bana en sık sorulan iki soru… Ne yazık ki, 30 yıldır 40 yıldır sürekli aynı kısır döngüde kalmış ve vücudunun otomatik programına boyun eğmiş birisi, hemen 2-3 cümleyle uygulama öğrenip evde bundan kurtulmayı başaramaz. Biraz uzun ve hatta rehberlik eşliğinde çalışması gerekir.

Sevgili Dostlar.

Ben de çok isterdim size daha kolay reçeteler sunmayı ama ben her zaman etik ve doğru çalışmayı severim. Bu yüzden sizleri kandırarak “Hemen gelin, sizi birkaç saatlik çalışmayla, eğitimle düzeltivereyim” diyemiyorum. Bu işler sabır, sebat, düzenli çalışmak ve adanmışlık gerektiriyor. Hatta cesaret ve kararlılık gerektiriyor.

Enerji verdim, nefes çalışması yaptım diyerek de kalıcı çözüm elde edilemez. O çalışmalar çok kıymetlidir ve her birinin yeri ayrıdır. Ancak kısır döngüden KALICI olarak çıkabilmek için çok daha farklı bazı şeyler gerekiyor.

Denemiş olanlarınız bilir. Hatırlayın. Yeniden tetiklenmediniz mi? Bir süreliğine özgürleşip istediğinizi oldurduktan sonra yeniden benzeri bir duruma düşmediniz mi?

Öyleyse gelin, benim sizler için bilimin de ışığında hazırlayıp sunduğum programa adım adım bir göz atalım. Hem kendi başınıza uygulayabileceklerinizi yazalım, hem de rehberlik almanız gereken yerleri vurgulayalım.

BİR KISIR DÖNGÜ NEDEN OLUŞUR?

Vücudun otomatik pilota attığı duygu ve düşünceler bize kısır döngüler yaşatır. Düşünce ve duygularının, hayatını şekillendirdiği prensibinden hareket edelim. Çünkü zaten düşünce ve duygular da bir enerjidir. Gerçekliğinizi,

  1. DÜŞÜNCELERİNİZ

  2. DAVRANIŞLARINIZ

  3. DUYGULARINIZ

oluşturur. Bu 3 D, aynı zamanda sizin kimliğinizi, karakterinizi de oluşturur.

İnsan beyni, geçmişin kayıtlarını tutar. Ve AN içinde gördüğü kişiler, beden tipleri, olaylar, durumlar, cisimler, duyduğu sözcükler, insanların davranış biçimleri, beynimizde ESKİYE DÖNÜŞ sağlar.

Beyin, anılara bakar ve bir duygu ve yargı üretir. Örneğin,  tatminsiz ve kimseyi beğenmeyen babamız olduysa, buna benzer davranan bir müdür, bizi onun karşısında bir küçücük çocuğa dönüştürecektir. Beynimizde hemen kendimizle ilgili yargılar oluşacak “Yetersizim” “Bana zaten taktı bu adam” gibi düşünceler eşliğinde yetersizlik ve başarısızlık kaygıları, öfke ya da saklanma arzusu oluşacaktır.

DÜŞÜNCELER DUYGUYA, DUYGULAR EGOYA DÖNÜŞÜRSE

Sırf beynimiz bu düşünceye sahip diye bunun doğru olması gerekmiyor. Ama biz doğru gibi hissederiz. O yargıdan eminizdir. Bu düşünce, beyindeki sinir ağı vasıtasıyla nöropeptid denilen kimyasal moleküller üretir. Onlar da bizim hormon bezlerimize giderek hormon üretmemize sebep olurlar.

Genelde böbrek üstü bezlerimizde adrenalin ve kortizol üretmekle başlarız. Bu bizim stres altında olmamıza sebeptir. Stres, bağışıklık sistemimizi de baskılamaya başlar. Tabi uzun süreli olursa… Ama zaten müdürümüzü her gün görüyoruz ve her gün aynı düşünce ve duygularla yaşıyoruz, öyle değil mi?

Aynı zamanda, kortizol kan şekerimizle de oynamaya başlar. Bu kez insülin seviyemiz etkilenir. Tiroid bezlerimiz neyi ifade edip neyi etmeyeceğimizi belirler. Bu şekilde hem kalbimiz kapanır hem de korku ve kaygıyla yaşarız. Çünkü adrenalin ve kortizol ya kaç ya da savaş emri vermektedir.

Nasıl savaşırız? Tabi ki, ego taktiklerimizi yapmaya başlayarak. Onlar da saklanmak, pasif kalmak, laf sokuşturmak, kavga etmek, ters davranmak, soğuk davranmaktan tutun da, insanlarla rekabet edip kendimizi ön plana çıkarmaya çalışmak, kıskandırmak, kıskanmak, aşağılamak, yok saymak, kontrolcü davranmak, manipülasyona girişmek gibi pek çok davranış getirir.

İşte bu davranışlara el sürdüğümüzde, beyin bakar ve “Bu düşünce tuttu. Yenisini üreteyim” der.

Beyin bu döngüyü tekrar tekrar yaşatırsa, bu kez enerji tasarrufu yapmak için vücuda otomatik programa koyması için talimat verir. Yani aslında her şeyi düşünerek ve bilinçli yapsaydık beynimiz enerjimizin %40’ını harcayacaktı. Enerji tasarrufu için bazı tekrarları otomatik pilota atıyor. Araba kullanmak gibi mesela…

Bu yüzden ilişkilerde, parada, her konuda yaşadığınız kısır döngüler, aslında bedenin otomatik programından çıkmayı başardığımız zaman değişir.

Ancak bizim bunu bilinçli bir çalışmayla adım adım yapmamız gerekiyor.

HANGİ YÖNTEMLER UYGULANMALI?
  1. DUYGU SÖKÜMÜ: İlk önce bilinçaltına yerleşen yaralı ergenlik ve yaralı çocukluk anılarının DUYGU SÖKÜMÜ gerekiyor. Çünkü duygu sökümü olmadan, sadece topraklama yaparak bir duyguyu kalıcı olarak bitiremezsiniz. Oralardan gelen SUÇLULUK, UTANÇ, KORKU, KAYGI, KEDER gibi duygular temeldir. Mantık henüz oluşmadan yerleştiği için, sökmesi de bir o kadar zordur.

Bu yöntemi daha detaylı anlatacağım.

Sizin evde kendi başınıza uygulayabileceğiniz tek yöntem topraklamadır. Duygu sökümünün fazladan neleri kapsadığını daha önceki yazımda yazmıştım, burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.

  1. 30 GÜNDE HEDEFE YÜRÜMEK Bunun amacı, sizi otomatik programınızdan haberdar etmek, çıkartmak ve yerine POZİTİF DUYGU tanıtmak, yaşamak istediğin şeyin otomatik programını yazıp yerleştirmek.

Duygular söküldükçe, artık programdan çıkışınız çok daha kolay olacaktır. Çoğu insan, duygu sökümünü ve çocukluk ergenlik yaralarını aştıktan ve egolarının bir kısmını bir süreliğine bıraktıktan sonra hayat zincirlerinden biraz olsun kurtulur. Hata burada başlar. Hemen çalışmaları bırakarak yeniden programı fark etmeyeceği bir uykuya dalar. Hatta bıraktığı egolara hafif hafif geri döner.

Bu yüzden 30 günlük programlar çok ama çok kıymetlidir. Burada her gün sıkı takipte olmalı ve yazı yazmalısınız. Bu arada, en ideal durumda, haftada 1 kez benden rehberlik almanızı öneriyorum. Ancak ben gelmek istemiyorum diyorsanız, o zaman bu çalışmanın 2 modüllü uygulamasının eğitimini çok sıkı olarak almalısınız. İşte o zaman bana gelmenize gerek kalmayacaktır.

Çünkü öğrenmeniz gereken şeyler:

-DÜŞÜNCE SÖKMEK

-TOHUM YARGIYI BULMAK

-DUYGU BYPASS ETMEK

Gibi işlemleri çok iyi yapabiliyor olmalısınız.

Ne dersiniz? Yıllardır içine düştüğünüz bu döngüden gerçek anlamda ve kalıcı şekilde kurtulmak için bu zahmete değmez mi?