20 Nisan 2020
Zamanın lineer olmadığını, aslında döngülerle kendini ifade ettiğini sizlere hatırlatmak istiyorum. Yeniçağın bilim adamları, bağnaz olmadan özgürce konuşabilenler, zaman ile ilgili kadim zamanlarda da bilinen bir gerçeği yeniden yüzeye çıkartmayı başardılar.
Hatta bunu ölçtüler ve bir matematiksel formül bile yaptılar. Bunun önemi nedir? Neden lineer yani Gregorien Takvim bizi yanıltıyor? Hayata bu şekilde bakmanın ne sakıncası var?
Sevgili Dostlarım, zaman eğer lineer olsaydı, bir daha asla kaçan bir fırsata ulaşamazdık. Bunu bilmek bile bizi çaresizlik duygusuna, kaçan fırsatlar için pişmanlık ve suçluluğa odaklıyor. Hatta biten ilişkileri gerçekten kafamızdan atamamamızın ardında yatan problemlerden biri de bu. Zamanı geri alamayız. Oysa ki biz sürekli giden zamana, elimizden kaçan fırsata odaklanıyoruz. Oysa ki zaman döngülerden ibarettir. Ve kaçan fırsat yeniden gelir. Bunun hangi zamanda sana geri geleceğini ise matematiksel bir formülle de hesaplayabilirsin.
Bunu biraz inceleyelim. Bir zaman döngüsü, güçlü bir duyguyla oluşur. Bunu hiç unutmayın. Duygu, çok güçlü bir biçimde vücudumuza kaydedildiğinde, bir döngü başlar. Hangi yaşımızda ve hangi durumda yaşandı ise, ona göre, çekim yasası gereği o olayın ve duygunun bizdeki algısı, bir dizi olaylar zincirini yaratır. Ancak olayların sıraya dizilmesi gerekir. Hepsini aynı anda deneyimleyemeyiz. İşte bu yüzden zaman diye bir kavram yaratılmıştır.
İşte asıl güzel haber burada. Diyelim ki, bir çocukluk anınız var. Çok güzel bir deneyim. Unutulmaz bir gün yaşadın ve anne ve babanla birlikte lunaparka gittin. Çok eğlendin. Çok sevildiğini desteklendiğini hissettin. Bunun tekrarları da olacaktır.
Ancak olumsuz bir olayın tekrarları da vardır. Demek ki öncelikle, DUYGUNUN ÖNEMLİ olduğunu kavramak ve olayın kaynağına inerek tam anlamıyla o duyguyu ve algıyı SÖKMEK gerekiyor.
Bir olay olduysa, örneğin ben ergenlik çağında erkekler tarafından alay edildiğim önemli bir an yaşadıysam. Bunu her ne şekilde bilinçaltıma kaydettiysem, ona göre 20 yıllık, 15 yıllık, 10 yıllık gibi döngüler halinde olayları da sıralamış oldum. Örneğin, erkeklere küsken, kendimi arkadaşlarımdan uzakta tutmak, istediklerimi söyleyememek, annemle kavga etmek, okulda başarısızlığa uğramak, önemli kız arkadaş kaybı, kilo almak ve sonra yeniden kendimle barışıp uğraşarak rejim yapıp kilo vermek ve yeniden bir erkeğin bana yaklaşmasına izin vermek.
Bu bir olaylar zinciri, öyle değil mi?
Ancak bu dizilimin en başına yeniden geldiğimde, eğer ilk andaki travmanın algısını duygusunu sökmediysem, ve yerine pozitifini yerleştirmediysem, yeniden o erkek benimle alay edecek. Bu kaçınılmaz.
Zaten bunun böyle olduğunu, bedenin bile bilinç dışından bunu programladığını ve benzeri hormonları duygu ve düşünceleri benzeri davranış ve tepkileri vermeye devam ediyorduk. Bu artık farkında olmadığımız bir kısır döngü yaratıyordu.
Ancak, biz şimdi bunun başımıza yeniden gelme potansiyelini de hesaplayabiliyoruz. Çünkü evrende her şeyde olduğu gibi, örneğin çiçek yaprakları, salyangoz kabuğu, deniz kabuğu, kaplumbağa sırtı ya da çam kozalağı gibi ya da bizim gözlerimiz arasındaki mesafenin burnumuza orantısı, parmaklarımızın boğumlarının birbirine orantısı gibi kavramlarda, phi sayısı, yani altın oran devreye girer.
İşte zamanında helezon şeklinde ya da döngüler halinde kendini tekrar etmesini hesaplarken phi sayısı kullanılmış. Ve ortaya inanılmaz güzel bir bilgi çıkmış.
Evet bu hesaplamayı sevgili bilim adamı, Jeolog, Uzay Bilimcisi Gregg Braden’in İç İçe Geçmiş Zamanlar adlı kitabından ve elbette Gaia adlı sitede videoları izleyerek öğrendim. Sizler de merak ediyorsanız, bu hesaplamayı ondan öğrenebilirsiniz.
Bir hesaplama yaptık. Bir danışanımın çocukluk anısından yola çıktık. 5 yaşındayken, annesi mutfakta yemek pişirirken kendisi de salonda sobanın yanında oturmuş soğanlar ile oynuyordu. O sırada aniden kalkarak annesini mutfağa kilitledi. 5 yaşında bir kız çocuğunun neden annesini bir anda mutfağa kilitlediğine anlam verememiştik. Çünkü danışanım o andaki duyguyu hatırlayamıyordu.
Daha sonra annesi mutfaktan çıkarak şiddetle kızını dövmüştü.
Bu olaydan başlayarak diğer döngüleri hesapladığımızda, ilginç bir durum ortaya çıktı. İkinci siklusta genç bir kızdı artık. Güzelleşmişti… Ve okulda bir sınıf arkadaşı, onu taciz etmeye kalkışmış o da erkeklerden kaçmaya başlamıştı.
Üçüncü siklusta bir tacizcisi, aslında bir stalker’ı vardı artık… Yıllarca ondan kurtulamayacaktı. Dördüncü siklusta pek çok erkek deneyimi olmuş ancak hiç birisiyle sevgi bağı kuramamış sadece cinsellik yaşayabilmişti. Ve artık canı acıyor, sağlıklı bir evlilik yapamayacağını düşünüyordu.
Tüm bunlar farklı olaylar gibi görünse dahi her birinin ortak duygusuna baktık. Ve kolayca beş yaşındaki kızın travmasına ulaştık. Küçük kız, sevgiye kapatıyordu kendini. Sevgi vermesi gereken ama veremeyen, tam tersine kendisini korkutan ve yük olan annesini mutfağa kapatarak, sevgiye olan beklentisinden vazgeçmişti.
Ve her bir olayda aynı sevgiden vaz geçişin sonucunu yaşamıştı.
Bunu bulduğumuzda bizi kaç seanstan kurtardığını, ve duygu sökümünün nasıl daha hızlı sonuç verdiğini hayal edebiliyor musunuz?
Elbette, bu yöntem ve hesaplama, kendisi üzerinde pek çalışma yapmamış, henüz yolun başındaki kişilerde çok kısa yol vermez. Ancak çocukluk travmasının gerçek sebebine inemeyenler, bunu hissedemeyenler için de ideal bir yöntemdir.
İstersen zamanı eğip bükebilir, kısaltıp uzatabilirsin. Bunu nasıl yaparsın? Zamanın anlardan ibaret olduğunu, tıpkı bir film şeridi gibi olduğunu her karenin diğerinden bağımsız olduğunu ancak hızlıca izlediğinde bir bütünlük sağladığını göreceksin.
İşte zaman içinde geride kalmış olaylara odaklanırsan, zamanı YAVAŞLATIRSIN. Eğer ileride olmasını istediğin bir olaya NEGATİF bir duyguyla odaklanırsan yine YAVAŞLATIRSIN. Eğer, pozitif duyguyla odaklanırsan, HIZLANDIRIRSIN.
AN’da kalabilirsen, o zaman döngüsünden çıkmak için bir seçim hakkın olur. O dizilimin tamamını yaşamak zorunda değilsin. Yani bu olaylar zincirinin kurbanı değilsin.
Öyleyse bunu nasıl yaparsın? Çok basit. Çok büyük bir kuvvetle ve defalarca duygunu pozitife çevirerek düşünceni duygunu ve sözlerini aynı hizaya getirir uyumlarsın. Ancak bunu çok yoğun yapmalı ve biriktirdiğin negatiften daha büyük bir pozitif etki oluşturmalısın. Bu bile matematiktir.
Ancak, eğer choice point denilen seçim ve değişim anını kollarsan, o zaman küçük bir eforla da değişiklik sağlayabilirsin.
Bunun en basit örneği, GÜN’dür. Gün, 24 saattir ve hep kendini tekrar eder. Döngünün bitip başladığı seçim noktası ise, güneşin doğmak üzere olduğu andır. Yani bu yüzden sabah namazları çok kıymetlidir.
Bir de…
O anda her ne düşünüp hissediyorsan bilinçli bir şekilde otomatik programdan çıkartmalısın.
Bunu yapabilmek için bizim de 30 günlük düşünce ve duygulardan arınma eğitimi ve programlarını unutmayın. Online olarak katılabilirsiniz.
Eğer katılmayacaksanız, topraklama öğrenmeyi ve düzenli yapmayı unutmayın.
Ama bilin ki, topraklama asla kalıcı bir çözüm değildir.
BBu konuya yarın da devam ederek “Zamanın Döngüleri 2” yazısını yayınlayacağım.